Biliyorsun şu anda tüm Dünya Corona Virüsü salgınını kontrol etmek üzerine çalışıyor. Gerekli kuruluşlar bu konuda çalışırken; ben de şu anda Corona kadar tehlikeli olduğunu düşündüğüm (çünkü bu hisler bağışıklık sistemimizi baskılıyor) panik, endişe, korku salgınını durdurmamız için çok faydalı olacak 3 tekniği seninle paylaşmak istiyorum. Senden ricam, lütfen şu anda buna ihtiyacı olduğunu düşündüğün herkesle bu emaili paylaş.
Endişelenmenin "kontrol etmene" yardım etmediğini fark et
Maddelere geçmeden önce bunu hatırlayalım; çünkü sen daha iyi hissetmeyi seçmediğin sürece, hiç bir teknik sana yardımcı olamaz.
Gerçekten birşeyleri kontrol etmek istiyorsan; içeriyi yani "nasıl hissettiğini" kontrol ederek başla.
Panik, endişe ve korkuyu bırakmak için hemen uygulamaya geçirebileceğimiz 3 teknik:
1- Kendini duygusal olarak karantinaya al
Bu konuda çok çok çok ciddiyim!!! :)
Kendini duygusal olarak korumaya aldığında; hem bağışıklık sistemini korumuş, hem de negatif enerjiyi- negatif deneyimleri hayatına davet etmemiş olacaksın. (Hatırlayalım; "Benzer benzeri çeker" prensibi )
Artık hepimiz neler yapmamız gerektiğini biliyoruz öyle değil mi?
-Sosyal ortamlardan bir süre elimizden geldiğince uzak durmak. (Virüsün bekleme döneminde ona maruz kalmamak veya taşıyıcı isek riskli gruba bulaştırmamak için)
-En çok geyiği yapılan, ama önemine inandığından şüphe etmediğim, ellerimizi güzelce yıkamak.
-Bağışıklık sistemimizi kuvvetli tutmak. (Güzel beslenmek, yeterli uyku, pozitif düşünmek, meditasyon)
Diğer olabilecek bütün adımlar bu 3 adımın türevleri. Yani, her saniye sosyal medyaya ya da haber kanallarına baktığında başka yeni bir şey öğrenmeyeceksin. Takip ettiğin, bilgi aldığın ve güvendiğin 1-2 kaynağın olsun, geri kalanında;
-Felaket tellallarını takip etmeyi, okumayı bırak.
-Negatifte kalmayı ve panikle yaşamayı yaşam stili haline getirmişlerle (Unutma herkesin yolculuğu farklı) iletişimini minimuma indir.
Kendini duygusal olarak korumaya aldığında, fiziksel olarak da korumaya aldığını unutma.
2- Hangi bitkiyi (düşünceyi) sularsan (düşünürsen), o çoğalır
Ünlü yazar John Verdon'ın bu sözünü çok seviyorum: "Hayat sana limon verdiyse, limonata yap."
Negatifi düşünmek kolay olan, pozitif olmak ise daha cesurların işi! Yani bizim işimiz! :) Neden kolay? Çünkü "alışkanlıkkk!"
O zaman gel, daha pozitif düşünmeye yani pozitif hissetmeye kendimizi programlayalım.
Sabah uyandığın andan gece yatana kadarki zaman diliminde 3'er saatte bir alarm kur ve her alarm çaldığında:
-3 şey için şükret
-Elini kalbinin üzerine koy, gözünü kapat ve 1 dakika boyunca kendine "Seni Seviyorum" de
-Gülümse (Hatta kahkaha at, en az 20 saniye)
Negatif düşünceler ve hisler, nasıl kar topunun çığa döndüğü gibi büyüyorsa, pozitif düşüncelerle de aynısını yapabiliriz.
Hazır mıyız? Hemen başlayalım.
3- Yavaşla, kendine dön ve kendini yeniden yarat
En son ne zaman kendine zaman ayırıp, yavaşlayıp, nereye varmak istediğin üzerine düşündün ve seni oraya ulaştıracağına inandığın adımları atmaya başladın? Bu dönemi bunun için bir fırsat olarak görsek, nasıl olur?
Kendini kendinle doldurdukça, hedeflerin (gelecekteki SEN) için adımlar attıkça; bak otomatik olarak geçmiş-şimdiki zaman çıktı gündemden:) Hatta bülteni okumaya başladığın andan beri enerji seviyende yükselme hissetmeye başladın.
Çünkü, negatifi beslemeyi kestik, sana geleceği hatırlattık ve oraya enerjini vermeye başladık.
İleride bu haftayı "Hayatımı dönüştürmeye başladığım anlardan biriydi" diye hatırlayacak şekilde bu hafta hedefindeki SANA doğru adım atmaya başla!
Gel beraber vizyonlayalım: Bana email atıp, "Sevil hatırlıyor musun şöyle bir email atmıştın, ben o hafta kendim için ...... yaptım ve hayatımı nasıl güzel etkiledi" diye anlatmaya başlıyorsun.
Bu 3 adımı bugün, bu hafta ve ne zaman panik-endişe-korku hissedersen, uygula. Arkadaşlarının çok daha iyi hissetmesini istiyor musun? Aşağıdaki paylaşım butonları aracılığı ile onlara da nefes ve ışık olabilirsin.
Haftaya tekrar görüşmek üzere!
xoxo,
Sevil
Her attığın adım fark yaratıyor, inanmazsan bu formüle bak📋
Adım atmakta zorlanan kişilerde en çok gözlemlediğim şeylerden biri “tek mükemmel adımı” bekleme eğilimi. Bu da, öyle bir adım olsa bile, onu gözümüzde çok büyüttüğümüz için zamanı geldiğinde paniklemeye yol açabiliyor.
Halbuki, daha kolay bir yol var:
Küçük küçük ve istikrarlı adımlar atmak.
Mike Dooley’in söylediği gibi; Büyük düşün, küçük adım (bebek adımı) at.
Yukarıda eklediğim formülü dikkatli incelemeni ve her gün kendine hatırlatmanı istiyorum.
Gördüğün üzere, ilk denklemde eğer sen hiç değişmezsen, hiç bir yenilik yapmazsan, bir yılın sonunda ne olacağını görüyorsun: AYNI YERDE KALMAYA DEVAM EDECEKSİN.
Açık.
Bir de, onun altındaki denkleme bakalım:
Bugün, dünkü haline %1’lik bir değişim bile eklersen, yarın bugünkü değişmiş haline %1’lik bir değişim eklersen ve aynı istikrarı 365 gün boyunca devam ettirirsen geleceğin noktayı görüyorsun! 1 (yani aynı kalmak) yerine 37.7 (YEPYENİ SEN!)
Bu denklem, bir diğer kendine ara ara söylediğin yalanı da aslında gün yüzüne çıkarıyor:
“Her şey AYNIIIII!"
Geçenlerde bir kız arkadaşımla konuşuyordum. İlişkileri hakkında konuşurken, “Hep aynı” dedi. “Emin misin? Hiç mi değişiklik yok?” diye sordum. Ve biraz daha sorguladıkça, değişen şeyleri görmeye başladı.
Eğer bir şeyleri farklı yapmaya başladıysak, değişim kaçınılmaz ve mutlaka bir şeyler değişiyor. Evet döngüleri fark edip onları kırmak adına çalışmak güzel fakat sen eğer bugün hayata “herşey aynı, hiçbir şey değişmedi” diye bakar ve bu enerjiyi yayarsan, yarın ne olacak???
-Evet, aynen öyle! Aynı kalmaya devam edecek.
Ama, eğer %1lik bir değişim bile varsa, onun eskisi ile aynı olmadığını söyleyebilirsin!
Bugün senden “o mükemmel adımı” beklemeden, bir adım atmanı istiyorum!
Sadece ileriye doğru bir adım!
Ve yarın da bu stratejiyi tekrarla.
Ve adımlarına devam ettiğinde bir yılın sonunda nerede olacağını hayal et, ve devam et!
Arkadaşlarının da adım atıp ilerlemelerini istiyor musun? Aşağıdaki paylaşım butonları aracılığı ile onlara da güçlerini ve attıkları her adımın ne kadar önemli olduğunu hatırlatabilirsin.
Haftaya tekrar görüşmek üzere!
xoxo,
Sevil
Asla Pişman Olmaman Gereken 3 Şey🌞
"Yapmadığına pişman olmaktansa, yaptığına pişman ol"
Güzel, değil mi? :)
Bu cümleyi ne zaman ve kimden duydum hatırlamasam da, %100 inandığım ve takip ettiğim bir felsefedir.
Bugün ise seninle, yaptığına da asla pişman olmaman gereken 3 şey üzerine konuşmak istiyorum. Hazır mıyız?
1- Sevdiğin için
Evet, geçtiğimiz sevgililer günü dolayısıyla eski aşklar, ya da hayal kırıklıkları hatırlanmış olabilir.
"Çok sevmiştim"...
Hangimiz bu cümleyi kullanmadık ki şimdiye kadar?
Ama en çok bunu kurban gibi hissederek kullananlara sesleniyorum, "Çok sevmiştim:(" diye üzülerek söylemek yerine, yaptığının aslında kendin için ne kadar güzel bir şey olduğunu hatırla ve göğsünü gere gere "Çok sevdim!" de!
Neden mi?
Çünkü sevmek seni azaltmadı! Tam tersi çoğalttı!
Evet sonrasında canın yanmış olabilir. Evet hayal kırıklıkları yaşamış da olabilirsin. Ama onlar farklı, sevmiş olmanın sana kattıkları farklı.
Sevmekle kalbini açtın!
Sevmekle sende sevgi kaynağı olduğunu hatırladın!
Sevmekle sevgi enerjisini aurana ekledin!
Ondan sevgi görmemiş olabilirsin ama emin ol, sevmeyi bilen birilerinin sana sevgisini gösterebilmesi için kapıyı açtın. Yani asla ve asla "sevdiğin" için pişman olma!
2- Ürettiğin (Değer yarattığın) için
Bir çok kişinin mevcut çalışma ortamlarında mutlu olmadıkları için küstüklerini, potansiyellerini ortaya koymayı bıraktıklarını sen de fark ediyor musun?
Gelecekteki işyerinde "daha iyisi" olacaklarını ya da "gerçek" hallerini orada göstereceklerini düşünerek bekleyenler, nasıl bir yer çekecekler kendine?
-Yine potansiyellerini gösteremeyecekleri, ya da gösterdiklerini düşünseler bile takdir edilmeyecekleri...
Evet belki haksızlığa uğradın, evet belki yaptıkların yeterince takdir edilmedi; ama üzülme, sen değer yarattıysan, onun karşılığı mutlaka sana gelecek!
Mevcut işyerinde değilse, mevcut müşterilerinle değilse bile başka kaynaklardan Evren senin yarattığın değerin karşılığını sana ulaştırmak zorunda!
Sen değer yaratıp, ürettiğinde, birilerine fayda sağladığında; açtığın boşluk Evren tarafından yeni fırsatlar, yeni gelir kaynakları, yeni bolluk ve bereketle doldurulacak. Yani asla ve asla "değer yarattığın" için pişman olma!
3- Denediğin için
Girişteki cümleden sonra bunu yazacağımı kimler tahmin etmişti?
Bronnie Ware'in "The Top Five Regrets of The Dying / Ölüm Döşeğindeki Kişilerin En Çok Pişman Oldukları 5 Şey" kitabında, sizce 1. sıradaki en büyük pişmanlık ne olabilir?
.........
Evet! Doğru tahmin ettiniz:) "Denememiş" olmaları.
"Keşke kendime karşı dürüst olsaydım ve başkalarının ne düşündüğü yerine kendi hayallerim için karar alsaydım"
İhtimalleri hatırlayalım:
Denersen, adım atarsan; istediğin gibi olursa "efsaneeee!", istediğin gibi olmazsa "öğrenirsin" ve yeniden bir ayar verip tekrar hayaline doğru ilerlemiş olursun!
Peki ya denemezsen?
Sadece arkadaş sohbetlerinde, ya da zihninde tekrar tekrar dönen bir hikaye olur:(
Hayata geçmemiş adımlar, atılmamış tohumlar gibi... Aslında tüm bahçeyi zenginleştirebilecekken, çürüyorlar.
Dene!
Adım at!
Kendin ol!
Yani asla ve asla "denediğin" için pişman olma!
Senin "Asla pişman değilim" dediğin şeyler ne? Benimle aşağıdan paylaş, duymak için sabırsızlanıyorum.
Arkadaşlarınla bülteni paylaşmak ve onlara da istedikleri hayatı yaratmalarında destek olmak istiyor musun? Aşağıdaki paylaşım butonları aracılığı ile onlara da yaratıcılıklarını hatırlatabilirsin.
Haftaya tekrar görüşmek üzere!
xoxo,
Se
İlişkiler Hakkında Bilinmesi Gereken 5 Şey 💞
Haftaya ve bugüne yepyeni başlamaya hazır mısın?
Her gün yeniden doğmamıza rağmen, ve her gün aslında tek ve özel olmasına rağmen, nasıl da günü sıradanlaştırabiliyoruz öyle değil mi?
Bu hafta her gün biraz daha farkındalığımızı açmak ve aktif olup, yenilik enerjimizi uyanık tutmak için sana bir sürprizim var:
Bugün ve bu hafta cuma gününe (14 Şubat) kadar her gün seninle ilişkiler hakkında mutlaka bilinmesi gereken 5 şey hakkında konuşacağım.
Hazır mıyız?
Doğru bilinen yanlışları düzeltmek, bilinmeyenler ile ilgili boşlukları doldurmak ve mutluluğumuza mutluluk katan ilişkiler yaratmak için, İlişkiler Serimize başlayalım!
1- "İki Yarım Bir Tam Eder" Hayaline Son!
Bilinçaltımıza kodlanmış bu 2 yarım elma bir tam elma etsin hikayesine bir son verebilir miyiz?
Seninle açık konuşacağım; bunu "ilişki"nin merkezine koymak istersen tabii ki koyabilirsin -sana karışamam- ama ben sana bunun nasıl bir ilişki yaratacağını ve sonuçlarını kısaca özetleyeyim.
"Neden ilişki istiyorsun?" diye sorsam, aklından geçenler:
-Ben sevgiye açım, kendimi çok sevmiyorum; bir sevgilim olsun ve beni çok sevsin, böylece kendimi daha iyi hissedeyim.
-Kendimi çok yalnız hissediyorum, beni ilgiye boğacak tek odağı "ben" olacağım, başka hiç bir şeyle ilgilenmeyecek birisi olsun, böylece ben bir daha hiç yalnız hissetmeyeyim.
-Maddi olarak güçlü olsun, benim ihtiyaçlarımı karşılasın, böylece ben de şu endişelerimden kurtulayım.
.....
Gibi gibi cümleler ise (Tam olarak bu kadar açık olmasa da cümleler, kendine karşı açık ol); kendini yarım görüyor ve "O"nun seni "tamamlamasını" istiyorsun!
Peki bunun nasıl sakıncaları var?
1. Çekim Yasası senin söylediğini değil, yaydığın enerjiyi sana getirir. Yani sen, "ben yalnızım" enerjisini yaymaya devam edersen, bir ilişki yaşasan bile o ilişkinin içinde "yalnız" olacaksın.
2. Sen odağında "seni tamamlayacak" birini tuttun ve o da karşına geldi diyelim. Peki sen onu, o seni tamamlarken; bir gün ikinizden biri "Bir dakika, ben zaten tam ve bütünüm, dışarıda aradığım ne varsa bende var, ben zaten sevgiyim, özelim, süperim" farkındalığına girmeye başladığında, yani diğerine ihtiyacı kalmadığında ne olacak???
3. Bağımlı olacaksın! İhtiyaç üzerine kurulu ilişkide bağımlı olmaman imkansız. Yani, ilişkin korku üzerine kurulmuş olacak. Her an, "ya bu ilişki biterse" korkusu ile yaşadığın ilişkiden ne kadar keyif alabilirsin? Bu kadar korku hissederken, kalbini açabilir misin? Gerçekten sevebilir misin? Sana gelen sevginin tadını çıkarabilir misin?
"O"nda kendini keşfetmeyi iste, "O"nun seni tamamlamasını değil!
Bugün ilişki listene bir daha bak. Yazılı listen yoksa mutlaka yaz, çünkü ne de olsa zihninde bir kalıp var;) Yaz ki, neler geçiyormuş zihninden net olarak gör. Şimdi de, o listedeki "ihtiyaç" enerjisi taşıyan maddelerle ilgili dürüst ol. Hangi başlıklarda "yok" enerjisi yayıyorsun?
Ve hemen bugün o yazdığın şeyi hayatında daha fazla "var" etmeye başla!
Sen bugün tam olduğunu hatırla, hayatına "tam ve bütün olduğunun farkında ve seninle hayatı keşfetmek, seninle hayatı daha güzel bir yer yapmak isteyen" kişi gelsin!
Yarın "İlişkiler Hakkında Bilinmesi Gerekenler" serisinin 2. maddesi için Milliyet Pembenar'da buluşalım! Cuma gününe kadar her gün Milliyet Pembenar' daki köşemde sizlerleyim.
İlişkilerle ilgili kalıpları kırmayı sen de benim kadar seviyorsan; çevrenle bu bülteni paylaşmayı unutma. Yanlış kodlanmışlıklarımız yanlış ilişkileri getirdi. Mutlu, gelişen ve ışıldayan ilişkiler ise, farkındalıkla yaratılmaya devam ediyor. Aşağıdaki paylaşım butonları aracılığı ile arkadaşlarının da hayatlarına dokun.
Yarın Milliyet Pembenar'da görüşmek üzere!
xoxo,
Se
Gücünü bölmek istiyorsan, 🅱 Planın olsun!
Hedefini düşündüğünde bir yandan da arkada “Ya olmazsa” planları yapıyor musun?
Nasıl mı?
Örneğin; isteğini söyler söylemez arkasından;
-Ama
-En kötü ihtimalle
-Olmazsa
…..
ile başlayan cümleler kuruyorsan, sen de farkında olmadan gücünü bölüyor ve Evren’e hükmetmiyorsun demektir.
Hayatta gri noktalar var, tabi ki herşey 0 ya da 1, siyah ya da beyaz değil. Fakat söz konusu yaratım gücüne geldiğinde; ya Evren olduğunu yaratım gücün olduğunu hatırlayıp bu gücü bilinçli şekilde kullanacağını hissedersin ya da hissetmeyip öyle olmasını “umarsın”:) Ve eğer umuyorsan, henüz Evren olduğunu ve bu hayatı senin yarattığını içselleştirmemişsin demektir. Bilinçli olarak biliyorsun ama bilinçaltın henüz aynı noktada değil. Ve üzülme, bu iş bir hatırlama unutma oyunu. Amacımız "O" olduğunu sana daha çok hatırlatmak ve daha çok "O'na / Evren olduğun bilincine" geri dönüşünü sağlamak.
İsteğini çok istemekten korkuyorsan, “Aman çok bağlanmayayım” diyorsan da aynı hatayı yapıyorsun. Çünkü arkada verdiğin enerji hep aynı, “Ya olmazsa?”.
Ya olmazsa için hazırlık yaparken, “olması” için en iyi oyununu ortaya koymazsın. Hep bir ayağın kumdayken bir ayağın suda olur. Bu da enerjini böler ve yaşayacağın da bunun karşılığı olur.
O zaman ne yapacaksın?
İSTEĞİNİ “GENEL” TUT
O kadar çok B planı yapmanın sebebi, içten içe A planının tam da istediğin olup olmadığından şüphe duyman. Eksik istemekten korkman. O kişinin/işin/durumun seni mutlu edeceğinden %100 emin olamaman.
Evet bir yandan o şirket ve iş düşüncesi seni çok heyecanlandırıyor ama “%100 ben bunu istiyorum” enerjisini oraya vermekten korkuyorsun çünkü içten içe şu düşünce bilinçaltını meşgul ediyor:
O şirket ve iş olur ama sen çok mutsuz bir ortamda kendini bulursan ne olacak?
Ya o şirket değil de, başka bir yer ise asıl sana iyi gelecek olan?
Çünkü içten içe biliyorsun; o şirket (o kişi) senin mutlu olacağının garantisi değil ve asıl istediğin mutlu olmak.
Eğer isteğini genel tutarsan, %100 BEN BUNU İSTİYORUM diye ilan edebilirsin ve korkmazsın, kendini sorgulamazsın, B-C-D planları yapmazsın:) Her seferinde isteğini söyleyip sonrasında arkasına "Ama"ları eklemezsin. Net, odaklı ve kararlı enerjini yönlendirebilirsin.
Örnek;
-Çok mutlu hissettiğim iş
-Mutlu, sevgi dolu, huzurlu olduğum ilişki
-Bereketli, zengin, mutlu hayatım
Bu cümleleri söylediğinde %100 ben bunu istiyorum diye rahatlık enerjisini hissedebiliyorsun değil mi?
A Planını “GENEL” ve “HİSLER” çevresinde tut; isteğini deli gibi iste, isteğine bağlan, isteğini çooook heyecanla ilet Evren’e. Çünkü onu yankılatıp Evren’de o enerjiyi oluşturup sana getirecek olan bölünmüş ve şüphe ile kesilmiş enerjin değil, tüm heyecanını ve kararlılığını içeren bu istekliliğin!
Çok iste!
Çok hisset!
Nasıl hissediyorsun? İsteğini tekrarladığında tüm bedeninde o enerjiyi hissedebiliyor musun? Bülten sana neyi fark ettirdi, ne düşünüyorsun lütfen benimle aşağıdan paylaş.
Aşağıdaki butonlar aracılığı ile arkadaşlarınla paylaşmayı da unutma, A planlarımıza sıkı sıkıya sarılalım ve artık en kötü ihtimallere hazırlanmayı bırakıp, hayallerimizi gerçek yapalım.
Haftaya tekrar görüşmek üzere,
Sevgilerimle,
Sevil