KURUMSAL HAYATTAN YAŞAM KOÇLUĞU’NA, SEVİL ESKİCİOĞLU - İpek Erel'in kaleminden

20 Mayıs 2018

IMG_6469 2.jpg

İpek EREL: Minik Bir Mola’ya başlarken başka hayallerim vardı… Hayaller değişiyor, duygular değişiyor, insanlar değişiyor. Belki de yola çıktıktan sonra bir şeyler şekillenmeye başlıyor, dönüşüyor ve olması gerektiği hale bürünüveriyor kendiliğinden. Ben de kalbimi dinlemeyi seçtim, bu değişim rüzgarlarında. Bana, bize ve ihtiyacı olan her kim varsa ona ulaşsın ve ilham olsun diye, iş hayatını değiştirmeye karar vermiş ve bunu gerçekleştirmiş güzel ruhların peşine düşüp, onların hikayelerini okumaya, okutmaya ve tüm yürekleri en başta da kendi yüreğimi cesaretlendirmeye karar verdim.

Ve ne mutlu ki, Evren’de, sizlerle buluşmayı ve paylaşmayı gerçekten isteyen, bu güzel ruhları karşıma çıkarmaya başladı. Bunlardan ilki iyi ki tanışma fırsatı buldum dediğim, Sevil Eskicioğlu. Sevdiğim bir arkadaşım, gerçekten ihtiyacım olan bir anda Facebook’ta beni Sevil Eskicioğlu’nun açmış olduğu bir grup olan Yaratım Kulübü‘ne üye olmam için davet etti. Üyeliğim kabul edilir edilmez, izlediğim ilk videosunda iş hayatım boyunca sorduğum ama bir türlü cevabını bulamadığım sorunun cevabını alınca ve yine  aynı videoda, kendisinin kurumsal hayattan, yaşam koçluğuna uzanan hikayesini de ucundan  dinleyince, tamam dedim ve hepimize ilham olsun istedim….

Görüşmemiz sırasında, insana iyi gelen gülümsemesiyle, sorularıma verdiği samimi cevaplarla ve bana kendimi çok çok iyi hissettiren güzel enerjisiyle, iyi bir başlangıç için, evrenin beni doğru kişiye yönlendirdiğine bir kez daha emin oldum.

Sizler de bu satırları okuyorsanız, değişimin ayak seslerini duymaya başlamışsınız demektir. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını hatırlatmak isterim. O zaman birlikte, Sevil Eskicioğlu’nun kendi hayat serüvenini dinlerken,  ipuçlarını izleyip, kendi dönüşümümüz için güzel bir başlangıç yapalım.  Hatta öyle ki bu  başlangıcı hızlandırmak için,  size bu süreçte yardımcı olacak güzel bir kundalini yoga meditasyonu sürprizimiz de var.

Veee Sevil Eskicioğlu’na ulaşmak, bu süreçte onunla birlikte enerjinizi arttırmak isterseniz,  www.sevileskicioglu.com  sayfasından ona ulaşabilirsiniz. Minik bir tüyo, işe Facebook, “Yaratim Kulubu” ne üye olarak da başlayabilirsiniz. Orada izleyeceğiniz eski ve canlı yayın videolarıyla, zaten sonrasında ona ulaşabileceğiniz diğer alanları da araştırırken bulacaksınız kendinizi. Yazının sonlarında kendisine ulaşabileceğiniz diğer hesapları da bulabilirsiniz.

Çocuk Sevil’den başlamak istiyorum. Hatırlayabildiğiniz kadarıyla çocuk Sevil’in hayalleri nelerdi? Büyüdüğünde kendini kim olarak hayal ediyordu?
Aslına bakarsan çocukken çok idealist olarak şunu olmak istiyorum gibi bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Hani vardır ya; “doktor olucam, öğretmen olucam, mühendis olucam” diyenler. Benim hiç öyle bir meslek seçimim yoktu. Fakat sen bunu sorduğun anda iki anıyı hatırladım. İkisi de ilkokul yıllarına ait. İlki, öğretmenim bana “Hakimlik sana çok yakışır, sen hiç haksızlığa gelemiyorsun” demişti. Kurallar bana anlamsız geliyorsa hep sorgulardım, hala da sorgularım, bir de haksızlığa gelemem. Diğeri ise yine ilkokul öğretmenimin anneme “Bir çember düşünün sınırları olan. Bazı çocuklar o çemberin kenarını hedefler oraya çıkmak ister, Sevil ise onun dışına çıkmak için zorluyor” demişti. Büyüdüğümde meslek olarak ne yapacağımı bilmesem de; bildiğim şey çemberin içinde kalmayacağımdı.

Peki ya okul yılları? Meslek seçimi okul yıllarında şekillenmiş miydi?
Benim dönemimde ilkokul 5’te Anadolu Lisesi sınavına giriyorduk. Ankara’dayken sınavı kazanmış, ardından  babamın iflas etmesiyle Denizli’ye taşınmıştık. Üniversite sınavlarına hazırlanırken mühendislik yazacağımı biliyordum, ama bir yandan da sosyal tarafımı kaybetmek istemiyordum. Evren o dönemde ufak bir dokunma yapıp bulunduğum ortamda İTÜ İşletme Mühendisliği’nden bahsedilmesini sağladı. “Tam benlik işte! Hem mühendislik, hem işletme, hem de İstanbul’da” diye düşündüm. Böylece üniversite hayatı başladı.

Peki mezun olduktan sonrası? Kurumsal hayata nasıl başladınız? Seçimlerinizde neler etkili oldu?
“Çok bilinçliydim, bunu bunu istiyordum ve yaptım” demeyi isterdim fakat öyle değildim. Hatta hayatımda  ne yapacağımı, hiç bilmediğim bir dönemdi. 7 yaşımdan itibaren hep ne yapacağımı biliyordum. İlkokulda başarılı olmak, Anadolu Lisesini kazanmak, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliğini kazanmak. Hep bir hedefim vardı, hep de ulaşmıştım. Fakat üniversite sonrası tam bir belirsizlikti. Bazı arkadaşlarım İnsan Kaynakları, bazı arkadaşlarım Finans alanında uzmanlaşıp devam etmeyi istiyorlardı. Ben ise kararsızdım. Hiçbir şey beni tam olarak çekmiyordu. Pazarlama? Finans? Üretim? … Sanki bir bölüm seçersem orada devam etmem gerekir gibi hissediyor fakat hiçbirinde de kendimi, yıllarımı orada  geçirebilecekmiş gibi göremiyordum. Türkiye’nin en iyi bölümlerinden birinden mezun olmuş, hevesli, motive, başarılı olmak isteyen ve ne iş yapacağını bilmeyen biriydim. Bu arada şartlarım gereği çalışmak zorundaydım. İstanbul’da ev arkadaşı ile yaşıyordum. Ne yaptım? Başvuru. İlanlara bakıyor ve “Evet bunu yaparım” dediğim yerlere CV’ mi gönderiyordum. Yani rüzgar nereden eserse, önüme gelen şeylere göre hareket ediyordum. Bu yaklaşık 5 ay devam ettikten sonra, Murphy kuralları çalıştı ve ben aynı dönemde “Asla çalışmam” dediğim önce banka, sonra sigorta sektörlerinde iş teklifi aldım. Bankaya “Hayır” dedim, hatta önce “Evet” dedikten sonra evrak teslimi yapmam gereken gün arayıp yapamayacağımı söyledim. Ruhum bunu yapmama izin vermemişti. İki gün sonra sigorta sektörünün önde gelen firmalarından biri teklif yapınca “Evet” dedim ve 10 yıl kadar devam eden kurumsal hayat yolculuğum başlamış oldu.

Kurumsal hayatta çalışırken içinizde bir yerlerde ben yanlış yerdeyim duygusu hep
var mıydı?
Hayallerimdeki şey olmadığının farkındaydım. Hatta ilk 3 ay hep depresif bir şekilde işe gidip geliyordum. Tamam bu durumdan mutsuzdum ama değişiklik yapmak için “ne istediğimi” de bilmiyordum. O belirsizlik ve sürekli sorgulama hali, beni daha da çok aşağıya çekiyordu. Mutsuzdum. 3 ay sonra karar verdim: Hayallerimdekinin ne olduğunu bulana kadar elimden gelenin en iyisini yapacağım! Öyle de yaptım, yaklaşık 10 yıl kadar. Şimdi Evren’in nasıl çalıştığını anladıkça, o dönem yapabileceğimin en iyisini yapmışım; mevcut durumda enerjini çıkarabildiğin kadar yükselt!

Bu 10 yıldan biraz bahsetmenizi istesek?
Ben enerjimi yükselttikçe önümde kapılar açılıyordu; yurtdışında eğitimler, MBA, terfi, maaş artışları. Yaklaşık 3 yıl ilk şirket deneyiminden sonra, şirket değişikliği yapıp 6 yıl boyunca sevdiğim bir şirkette çalıştım. Daha doğrusu ilk 5 yılını sevdiğim bir işte çalıştım. Sanki Evren bana özel sigorta sektöründe bir bölüm açmış gibiydi. Şirket için çok önemli projelerde çalışıyor, insanların hayatına dokunuyordum. Önüm açık, kariyerim parlak, yaptığımın en iyisiydim ama bir şeyler eksikti… Bu dönemde kişisel gelişim, hayatıma daha çok girip yaşam amacım olmaya başlamıştı. Hafta sonları bütün gün evde oturup, Amerika’dan yeni getirttiğim bir kitabı okuyup teknikleri uyguluyor, veya farklı meditasyonları deneyimleyerek içimizdeki yaratım gücünü keşfediyordum. Ben değişiyordum, dünyam değişiyordu. Değişimim, yaratımlarım çevremin de dikkatini çekiyordu. Yeni şeyler öğrendikçe hemen çevremle paylaşıyordum. Anlatırken karşılarında dünyanın en mutlu insanı vardı; gülümseyen, tutkulu ve yardım eden. Bir gün bir arkadaşım bana “Sen benim yaşam koçumsun” dedi. Bir an durdum; o ne demek diye düşündüm. Bir sessizlik. O gün içimde bir ateş yanmaya başlamıştı. Sanki iki ayrı hayatım var gibiydi; yıllarca alıştığım, okuduğum, “olması gereken” kurumsal hayatım ve “kişisel gelişim” tutkum. O mutlu çalıştığım şirkette bağlı bulunduğum yöneticinin değişmesi o dönemde Evren’in bir müdahalesi oldu, çünkü yerine gelen yönetici günümüzde yöneticilerin yapmaması gerekenler listesini oluştursak hepsini yapan biriydi. Yani şu anda danışanlarım “kötü yönetici” den bahsettiğinde onları çok iyi anlıyorum çünkü buna sadece şahit olmamış, yaşamıştım.

Bunları yaşarken yukarıda bahsettiğiniz enerjinizi koruma kısmı çok zor olmuş olmalı. Zorlu bir yönetici, farklı bir iş heyecanı ama onu nasıl yapacağını bilememek. Nasıl gelişti süreç?
Kesinlikle! Ben o şirkette devam eder bir yandan da yaşam koçluğu hakkında daha fazla netleşirim diye hayal ederken kendimi kapana kısılmış hissediyordum. Çünkü o tarafa geçmek için hayalim ve ne yapacağım net değildi, bir yandan bu işte bu kadar saçma bir ortamda kalmaya devam edemezdim. Şunu çok iyi biliyordum; ileride mutlu olacağım bir işte çalışmak istiyorsam şu anda mutlu olmaya başlamalıydım. O noktada kişisel gelişimin içinde olmak kesinlikle en büyük yardımcımdı. O dönemde yaptığım en temel 3 şey; gün içinde enerjimi yükseltecek egzersizler yapmak, hayalimdeki işin frekansıyla hizalanacak şekilde kendi üzerimde çalışmak ve adım atmaktı. Yani henüz hayalimdeki işi bilmediğim, net olarak göremediğim zamanda Evren’in önüme getirdiği basamakları fark ediyor ve iç sesimi dinleyip adım atıyordum. Aldığım eğitimler gibi. Hareket enerjisi içerisinde olmak, beni endişelenmek, korkmak gibi kendi önüme bariyer çekebileceğim şeylerden de uzak tutuyordu.

Peki o negatif diyeceğimiz iş ortamından Yaşam Koçluğuna bir anda mı geçtiniz?
Kişisel gelişim ve yaşam koçluğu konusunda en sonda gideceğim noktayı bilmiyordum ve şekillenmesi için zamana ihtiyacım vardı. Fakat bu ortamda da çok mutsuzdum. Bilmediğim çok şey vardı fakat bir şeyden emindim; bu dönemi mutsuz geçiremezdim! Ben de bilmediklerime değil bildiklerime odaklandım. Mutlu bir ortamda çalışmak, fayda yaratmak ve iyi bir gelir kazanmak (ilerideki işim için yatırım yapmak) istiyordum. Ben bu hedefimde net olduğum anda uluslararası bir şirkette yönetici olarak çalışmaya başladım.

Peki ya kişisel gelişim? Yaşam koçluğu hedefinizden uzaklaşmaktan korkmadınız mı?
Kişisel gelişim hayatımın merkezinde olmaya devam ediyordu. Hafta içi 9-6 hatta haftada 2-3 gün mesaiye kalarak uluslararası şirkette yönetici olarak çalışmaya devam ediyor, akşamları ve hafta sonları ise eğitimlere katılıyor, kendi üzerimde çalışmaya devam ediyordum. Kendi hayallerimi gerçekleştiriyor, öğreniyor öğretiyordum. Saatlerce kişisel gelişim ve yaratım üzerine konuşabilir ama asla sıkılmazdım. Hatta hafta içi işteyken de arkadaşlarla sohbetler sırasında öğrendiklerimi paylaşıyor, onlara teknikleri uyguluyor, onların hayatlarına bu anlamda da dokunuyordum. Bu sayede hani klasik vardır ya “Ama benim hayallerim başkaydııııı” gibi bir kurbanlık alanına girmiyor; “Hayalimdeki iş şekillenirken, zamanımı ve enerjimi doğru şekilde kullanmaya devam ediyor, ona doğru ilerliyorum” diye düşünüyordum. Yani o dönemki iş değiştirme ile hayallerimden uzaklaşmamış tam tersine onlara yaklaşmıştım.

Sonra bir anda tamam artık deyip kendi yolunuzu mu çizmeye karar verdiniz?
Yukarıda bahsettiğim gibi yaklaşık 10 yıl kurumsal hayatta çalışırken, evet başarılıydım, evet fayda sağlıyordum, evet güzel paralar kazanıyordum ama bir şey eksik kalıyordu; “tutku”. Ben tutkumu bulmuştum artık; insanlara güçlerini ve potansiyelleri göstermek, öğretmek ve onlara istedikleri hayatları yaratmaları konusunda rehberlik etmek. Muhteşem bir ilişki yaratmış, hayatımı 180 derece değiştirmiş, hayatın anlamının mutlu olmak, eğlenmek ve özgür yaşamak olduğunu keşfetmiş ve bunları başkalarına da öğretmek istiyordum. Fakat tek bir sorun vardı, bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Türkiye’de baktığım hiçbir eğitim bana yeterli gelmiyordu. Hep bir şeyler eksikti. Sanki “ruh” yoktu, sanki “Sevil’e seslenmiyordu.” Aynı çocukken olduğu gibi standart olmayacaktım, en iyisi olmak istiyordum, çemberin dışına çıkmalıydım! Ama nasıl?

Ve? Aradınız mı, hop  diye karşınıza mı çıktı?
Ve Evren tabii ki ona düşeni yaptı; beni Amerika’daki hocamla buluşturdu; Gabriel Bernstein. Tam da senin söylediğin gibi “hop diye karşıma çıktı”. Bir gün takip ettiğim bir spiritüel eğitmeni youtube da dinlerken, önerilenlerde bir video gördüm ve kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı. İzledim. Sonra tekrar izledim. Ve tekrar. O anda karar verdim; “Ben de aynı bu kadın gibi olacağım”.

Nasıl? Videosunu izlediğiniz bir kadın gibi olmaya mı karar verdiniz?
Beni yaşam koçluğu konusunda en çok rahatsız eden şey standart eğitimlerdi. Yani nasıl söylesem, ruhu yoktu birçok eğitimin. Ezber teknikler, içerikler. Ben kendi üzerimde yıllarca çalışmış birçok farklı yol izlemiştim. Birçok farklı teknik öğrenmiştim. Diğer eğitimlerin hiçbiri bana tek başına yeterli gelmemişti. Bir de bahsettiğim gibi sınırları sevmediğim için, kendimi zorla çembere kapatılıyor gibi hissediyordum.

Peki o videoda ne vardı? Neydi Sevil’i çeken?
Spiritüellik. Evren ile birlikte yaratım. Hissetmek!
Gabby, tam da benim istediğim gibi; gerçek, samimi, hissederek kendi tarzını yaşatıyordu. Kendine özgü tarzıyla insanlara yardım ediyordu. O zaman anladım, benim de yapmak istediğim buydu.

Videoyu seyrettiniz, sonrası nasıl gelişti?
Araştırmaya başladım, ondan nasıl öğrenebilirim diye. Aynı dönemde Kundalini Yoga Eğitmeni olmaya karar vermiş, eğitimi Dünyanın en iyilerinden biri –hatta belki de en iyisi- Gurmukh’tan almayı kafaya koymuştum. Ama bir sorun vardı;  kendime rehber seçtiğim iki hocam da,  eğitim almak istediğim kendi alanlarındaki en iyi diğer eğitmenler de Amerika’daydı. O zaman bana düşen, yoldaki bariyerleri kaldırmaktı: Amerika’ya taşınma, Gabby’den ve diğer Dünyanın önde gelen spiritüel öğretmenlerinden eğitimler alma! Çemberin dışında olma zamanım gelmişti. Hatta hikayemi Gabby ile paylaştığımda, karşılıklı gözlerimiz doldu ve sonra benim hikayemi yaptığı konuşma sırasında 400 kişi ile de paylaştı “Youtube’da izlediği hocasının peşinden Amerika’ya gelip hayatını değiştiren kadın”dım.

Bir video ile aslında 10 yıllık kariyeri arkanızda bıraktınız? Karar verirken zorlanmadınız mı?
Aslında konu sadece 10 yıllık kariyer değil, neredeyse okul hayatım boyunca üzerine emek verdiğim her şeyi arkamda bırakmıştım. Üniversite sınavında ilk 2000’e girip kazandığım Üniversite, yıllarca emek verip geliştirdiğim kariyer, ünvan, maaş, şartlar, çevre, ülke… Terazinin bir tarafında kaybedeceklerim gayet ağır görünüyordu ama diğer tarafa koyduğum hayallerimi kendime hatırlattıkça bu kararı vermem gerektiğini biliyordum. Zorlandığım zamanlar kesinlikle oldu, ama bu kararım için hiç pişman olmadım.

Sevil’in şu anda işi tam olarak ne? Neler yapıyor?
Spiritüel Yaşam Koçuyum.
Şu anda bildiğin gibi Amerika’da yaşıyorum ve online olarak hem Türkiye’de hem de dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan danışanlarıma istedikleri hayatları yaratmaları için rehberlik ediyorum. Bunu online bireysel seanslar, online bireysel yoga dersleri, online kurslar, online workshoplar aracılığı gerçekleştiriyorum. Teknolojiye bayılıyorum, o kadar güzel ki! Enerjisel olarak sanki aynı odadaymışız gibi  hissediyoruz ve onlara yardım ediyorum. İster ilişki, ister iş, ister finansal özgürlük, ister geçmişin yüklerinden özgürleşmek… Hayatını değiştirmek isteyenlere ve bunun için üzerine düşenleri yapmaya hazır olanlara ben de en etkili teknikleri kullanarak rehberlik yapıyorum.
Aynı zamanda Milliyet’in kadınlara özel platformu Pembenar’da yazarlık yapıyorum.

Teknikler derken, hangi teknikleri kullanıyorsunuz?
Ben hep en hızlı, en etkili ve en rahat nasıl istediğim hayatı yaratabilirim diye baktım. Bana iyi gelen teknikleri alanındaki en iyilerinden öğrenip seanslarımda kullanıyorum. Ve sürekli öğrenmeye geliştirmeye de devam ediyorum. Şu anda aktif olarak kullandığım tekniklerden örnek vermek gerekirse; SJM (Spirit Junkie Masterclass), NLP, EFT, Reiki, Akashic Records Reading, Meditasyonlar …

Daha sonra sizden tekrar teknikler hakkında daha da çok bilgi almak isterim.
Tabii ki, zevkle.

Bir de Kundalini yoga eğitmenizsiniz. Kundalini yoga nasıl hayatınıza girdi ve hayatınıza nasıl katkıları oldu, kariyerinizdeki yerinden de bahseder misiniz?
Kundalini Yoga, Evren ile birlikte yaratımı öğrenme sürecimde hayatıma önce meditasyonlar aracılığı ile girdi. Kundalini, içimizdeki yaratım gücü. Yoga ise kelime anlamı olarak “sınırlı olanla sınırsız olanın birleşmesi”. En yüksek potansiyelimizi yaşamamız için bize yardımcı olan çok etkili muhteşem bir teknoloji. İlişki yaratımı sürecimde, Amerika yaratımı sürecinde, kurumsal hayattaki iş değişikliği sürecimde, girişimci olup kendi işimi yapmaya başlama sürecimde yani her anımda bu teknoloji benimle birlikteydi. Son 7 yıldır, meditasyon yapmadığım bir gün olmamıştır. O yüzden yaşam koçluğu yaptığım danışanlarımı da mutlaka meditasyon ile destekliyorum. Kundalini Yoganın en sevdiğim ve beni tavlayan yönü, nokta atışı setlerinin olması ve çok hızlı sonuç almaya yardımcı olması. Mesela şu anda bireysel yoga dersi verdiğim öğrencilerimle, hayatlarında o dönem neye ihtiyaçları olduğunu belirledikten sonra o konuya yönelik dersler yapıyoruz; bereketi açmak, sevgiye izin vermek, sinir sistemini güçlendirmek gibi…

Kundalini yogadan bahsederken, bizi iş ararken yukarılara taşıyacak, önerebileceğiniz bir meditasyon var mı
Evet.Sizlerle paylaşabileceğim bir meditasyon tabii ki var. Meditation for Majesty and Clear Mind. Bu meditasyon zihne berraklık ve netlik getirir. Özgüveni yükseltir. Nasıl yapılacağına gelirsek,

Bağdaş kuruyoruz- easy pose- sırt dik ve hafif boyun kilidi uyguluyoruz.

Mantra; Sat Narayan Wahe Guru Hari Narayan Sat Nam  (Mantrayı spotify veya You Tube’dan araştırabilirsiniz.)

Gözler: 9/10 kapalı( burun ucuna bakıyor)

Ellerin pozisyonu; dirsekler bükük, bedenin iki yanına dokunuyor, avuç içleri karşıya bakıyor, parmak uçları burnun hizasında baş parmak işaret parmağına dokunuyor – gyan mudra- diğer 3 parmak birbirine bitişik dik yukarıya bakıyor. Süre: 11 dakika ile başlanıp, 31 dakikaya kadar uzatılabilir.

Tamamıyla hayatınıza baktığımızda, sanki her şey sizi bugün bulunduğunuz noktaya gelmeniz için hazırlamış?
Steve Jobs’un meşhur konuşmasında söylediği gibi noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz, geriye dönüp baktığınızda anlayabilirsiniz. Benim için bugün yaptığım işin şekillenmesi üç yolun kesişmesi ile oldu:
1- Zamanla anladığım; ben aslında özüme dönüyordum. Ortaokul, lise, üniversite yılları boyunca hep öğrenir, sonra öğretirdim. Sınavlara benim evde hazırlanırdık, hatta çok sık sesim kısılırdı (Nasıl kendimi paralıyorsam). Ben öğretmen olmak, rehber olmak, bildiklerimi paylaşmak ve öğretmek için gelmişim Dünya’ya. Benim için o kadar doğal, akışında ve coşkuyla yaptığım bir şey ki.
2- Çocukluğumdan beri; insanlar bana hayallerinden bahseder ama onu neden gerçekleştiremeyeceklerini anlatırken ben onları hayallerini yaşarken görürdüm; geri kalanı sadece yol boyunca ortadan kaldırılması gereken bariyerlerdi. Hayallerin gerçekleştirmemiz için hep orada bekleyen fikirler olduğunu düşünürdüm.
3- Kendi hayatımı 180 derece dönüştürmem: 28 yaşında, çoktan sevdiği insanla evlenip belki de çocuk sahibi olmuş, sevdiği işini yapan Sevil olmayı beklerken, sadece sorumluluklarını yerine getiren, ilişkileri hep biten, hayal kırıklığı dolu bir Sevil’dim… İki yol vardı. Ya beklemeye devam edecek, rüzgar nereden eserse gidecek ve bir şeylerin değişmesini umacaktım. Ya da hayatımın kontrolünü ele alıp kendimi ve hayatımı dönüştürecektim. Ben değiştikçe dünyam değişti; şu anda çok sevdiği kocasıyla Amerika’da yaşayan, evlilik teklifini aldığında Broadway ile 7.caddenin ortasında Hollywood yıldızının kutlayıp insanlara alkışlattığı, sevdiği işi tutkuyla yapıp bundan çok güzel kazanan ve her gün Evren’le birlikte yaratımı deneyimleyen bir Sevil oldum.  O yüzden insanlara kendileri değiştiklerinde dünyalarının değişeceklerini öğretmek ve onlara rehberlik etmek benim şu anda yaşam amacım.

Yeni kariyer hedefinize doğru ilerlerken durup yapamayacağınızı düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Olduysa bu duyguyla nasıl başa çıktınız?
Olmaz mı! En büyük engel kendimiziz; kendimizle ilgili şüphelerimiz, Evren’e güvenmeyip pes etmeyi düşünmemiz ve tabii ki korkularımız. Burada en önemli olan şey bunların “gerçek biz” olmadığını fark etmemiz ve dönüştürülmesi gereken bariyerler olduğunu anlamamız. Bunları yakaladıkça, hissettikçe tek tek ortadan kaldırılması gereken engel olarak yaklaştım ve bildiğim teknikleri uygulayarak dönüştürdüm. Ve her birinden sonra zaten enerji değişiminin karşılığı Evren’den geldi. Ama söylemeliyim; gerçekten zorlu bir süreçti. Kendi işinin sahibi olmak “kendinize doğru yaptığınız bambaşka bir yolculuk”. Bu noktada 3 şey olmazsa olmaz; kendinizle çalışmak (doğru düşünce yapısını oturtmak), size düşeni yapıp Evren’e güvenmek ve sizi destekleyen kişiler (çevreniz, yaşam koçunuz).

Birçok kariyer değişikliği başlığında biliyorsun teknikler ve eğitimler ön planda oluyor. Peki ya bunu uygulayacak olan? Arka plandaki düşünceler ve ruh (yani kalbin) aynı yerde değilseniz, nasıl başarılı olacaksın? Çok kişi görüyorum elinde çok yetkinlik var ama nasıl kullanacağını bunu iş olarak nasıl yapacağını bilmiyor, veya isteği ve arzusu var nasıl ilerleyeceğini bilmiyor. Şu anda bunların da eğitimlerini vermeye başladım; hem bir yıllık Yaşam Koçluğu programı açtım hem de Spiritüel İş Koçluğu eğitimi veriyorum.

Spiritüel İş Koçluğu eğitimi mi? Normal iş koçluğundan farkı nedir?
İş koçluğuna baktığınızda, normal bireysel seanslarla iş yaratımı konusunda kişilere rehberlik ediyorum, çok kısa sürelerde çok güzel sonuçlar alıyorlar: Kurumsal hayatta çok başarılı olan üst düzey yöneticiler, sanatçılar, kendi işinin sahibi olanlar, kariyerinin çok daha başında olanlar, kendi işinde, farklı alanlarda işlerini büyütenler, kurumsal hayatı bırakıp yeni bir arayışta olanlar… Spiritüel İş Koçluğu eğitimi ise, özellikle spiritüel bir iş yapan kişilere yönelik çok detaylı bir program. Bu işi hobi olarak değil, iş olarak nasıl ve etkili bir şekilde, ona özel bir sistemle yapıp para kazanabileceğini öğrettiğim bir eğitim. Mesela kişi reiki eğitimi almış, nefes koçu, yaşam koçu, yoga eğitmeni, blogger, NLP/EFT koçu, fitness koçu, beslenme danışmanı… Çok başarılı olduğu, tutku duyduğu konuyu düzenli bir gelire ve sürekli bir işe dönüştürmek istiyor. Ama tekniği bilmek ve sevmek farklı; kendi işini kurmak, sistem geliştirmek, kendini markalaştırmak, kendi işini büyütmek, sürdürülebilir gelir elde etmek ama spiritüellikten de uzaklaşmamak çok farklı. Ben de o noktalardan geçtim. Bunun ne kadar zor olabildiğini çok iyi anlıyorum. Kendi spiritüel iş deneyimlerimi, Amerika’da aldığım eğitimleri, kurumsal tecrübemi; MBA bilgi birikimimle birleştirerek, çok güzel, faydalı işler yapan kişilerin bunu hayatlarının merkezine koyup, tam zamanlı ve düzenli gelir getiren bir iş olarak yapabilmelerine yardım etmekten çok mutluluk duyuyorum.  Bu program çerçevesinde, kişiye özel çalışarak, kişi ne seviyor, neyi yapmaktan hoşlanıyor, nasıl bir müşteri kitlesi olsun istiyor, onlara sunacağı ürünler neler, online olarak bunları nasıl yapabilir, sevdiği işi yaparken nasıl hak ettiği parayı rahatlıkla kazanabilir, bunları içeren bir bütün halinde koçluk yapıyorum.

Sevmediği veya kendini ait hissetmediği işini yaparkenki Sevil ile severek yaptığı bir işi olan Sevil’in arasında ne farklar var?
Ait hissetmediğim işi yaptığım dönemde kendimi mutlu olmak ve iyi hissetmek için zorluyordum. Hafta sonlarında veya hafta içi akşamları planlar yapıp hayatıma kendimi daha iyi hissettirecek şeyleri eklemem, enerjimi yükseltecek yöntemler bulmam gerekiyordu. Şu anda, işim zaten benim enerjimi yükseltiyor. Beni bıraksan 7/24 çalışabilirim. Danışanımın gözlerindeki ışığı, hayatlarındaki dönüşümü gördüğümde sanki her birini ben yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Sevmediğin işi yaptığında işten sonra enerjini yükseltecek bir şeye ihtiyaç duyuyorsun ama severek çalıştığında enerjin işten sonra daha da yüksek oluyor. Hatta bir danışanımla saat farkı gereği gece yarısı seans yapıyoruz; gece seans bittikten sonra uyuyamıyorum çünkü o kadar enerjik hissediyorum ki.

Birçok insan mutsuz ve aslında hayallerindeki işleri yapmıyor? Belki korkuyorlar, yeteri kadar cesaretleri yok, belki böyle bir şansları olmadığını düşünüyorlar, belki de ne yapmak istediklerini bilmiyorlar? Onlara neler söylemek isterdiniz?

1. Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, “ne hissetmek” istediğinde netleş! Ben de bilmiyordum bundan 5 yıl önce, bu işi bugün yaptığım şekilde yapabileceğimi, böyle bir iş olabileceğini, şu anda dünyanın  her yerinden danışanlara ulaşabileceğimi, hayatlarının dönüşmesine yardımcı olabileceğimi. Ama bildiğim bir şey vardı; insanların hayatlarında fayda yaratmak, enerjik hissetmek ve yaptığım işi çok sevmek istiyordum. Ben kendimi enerji olarak bu hedefle hizaladıkça, Evren beni hayallerimdeki işle buluşturdu. Bugün bu hisleri ve çok daha fazlasını yaşıyorum. Önce hisset.
2. Gerçekleştiremeyecek olsanız hayal edemezdiniz!
Şu anda bilmediğiniz veya korktuğunuz şeyler olabilir. Benim de oldu! Önemli olan bunların yolunuzdaki bariyer olduğunu fark etmeniz ve bunları dönüştürmek için karar vermeniz. Cesaret hiç korkmamak değil, korkunuza rağmen devam etmektir. Sandığınızdan daha cesursunuz. Korkularınız yüzünden daha isteme adımında yaratımınızı durdurmayın. Korku ise; korku, size çalışma konusu; sizi durduracak kırmızı ışık değil.
3. Asla pes etmeyin!
Siz pes etmeyi seçeneklerden çıkardığınız sürece yol boyunca yaşayacaklarınızı sadece aşılacak engeller ve deneyimler olarak göreceksiniz. Her bir deneyim sizi bizi sonraki basamağa taşıyacak.

Siz değişirseniz dünyanız değişir ve istediğiniz hayat yaratmanız için sizi bekliyor.

Hayatınızın hangi alanında olursa olsun değişimin ayak seslerinden korkmayın. Ve bu zamanlarınızda, size ne iyi geliyorsa onunla, Sevil Eskicioğlu’nun da yukarıda bahsettiği gibi, enerjinizi arttırın. Bu bir kitabın içindeki teknikler olur, bir yaşam koçu olabilir, tam anlamıyla sizin seçiminiz. Ve bence enerjinizi arttırmak ve iyi hissetmek için Sevil Eskicioğlu’nun bültenlerini ve videolarını da kaçırmayın. Ona ulaşmak isterseniz, ilk işiniz yukarıda bahsettiğim gibi “Yaratim Klubu”ne üye olmak olabilir. Ayrıca www.sevileskicioglu.com sayfasından kendisi ve yaşam koçluğu   hakkında daha çok bilgi alabilirsiniz. Videolarını paylaştığı Sevil Eskicioğlu  Youtube kanalına üye olabilirisiniz. Ve tabii ki  Facebook  Sevil Eskicioğlu Yaşam Koçu  sayfasından takip edebilirisiniz. Pazartesi sabahı ilaç gibi  gelen haftalık bültenlere  de üye olmayı sakın ama sakın  unutmayın:)

 

Bu röportajı ve Sevgili İpek Erel'in ilham veren paylaşımlarını okumak için https://minikbirmola.com 'u mutlaka ziyaret edin.

Aşk enerjini düşünüyorsan, evinde bunlara dikkat et! 💔

IMG_9755.JPG

Geçen hafta evdeki enerjimizin para ile ilişkimizi nasıl etkilediğini konuşmuştuk. (Feng Shui ile bereket enerjine akupunktur yap)

Bu hafta evdeki hangi yanlışların AŞK enerjine zarar verdiğini ve AŞK ı hayatına davet etmek istiyorsan, neler yapman gerektiğini konuşalım:

1- Yatak odasındaki resimler, biblolar; tek enerjisi mi yayıyor çift enerjisi mi? Tek kendi resimlerin mi var ortalıkta, yalnız kadın tabloları? Eğer yatak odana foto koymak istiyorsan, ya da biblo / heykel, çift enerjisi yaydığından emin ol. İlişki yaratımı üzerine çalıştığım zaman bunu öğrendiğimde hemen yalnız fotolarımı ortadan kaldırıp, vizyon olarak gerçekleşmesini istediğim bana güzel enerji veren çift fotoları koymuştum;) (Tüyo: Sevdiğin romantik filmdeki çiftin resmini google'dan bulup koyabilirsin;))

2- Bu maddeyi uygulamak benim için de zor olsa da, uygulayabildiğimdeki farkı çok net hissediyorum: Yatak odasına elektronik aletleri getirme. Yatak odasında TV kesinlikle yasak:) Ama sadece TV değil, cep telefonu, bilgisayar, IPAD gibi elektronikler de yatak odasının enerjisi için iyi değil. Telefonun alarmı ile uyanıyor olabilirsin anlıyorum; o zaman ekranın ışığını minimumda tutup, sesi kapatıp, yatmadan önce/sabah ilk iş telefona bakmayarak zararı minimuma indirebilirsin;)

3- Yatak odasındaki çift enerjisini sadece resimler için düşünme. Yatağının yanında tek bir komodin olmasın. İki komodin, iki ışık... Yani ne olursa olsun, yatak odasında tek enerjisinden uzak dur. Çünkü sen dilinde "birini" hayatına davet ettiğini söylerken, enerjin "ben tek başıma rahatım, başkasına yer yok" enerjisi yaymasın;)

4- Yatak odasında yatağın çift görünmesine neden olan aynalardan uzak dur. Yani yatak odanda ayna varsa da yatağa bakmasın! Eğer böyle bir ayna varsa onu mutlaka kapat. Maalesef bir çok kıyafet dolabı yatak odasında yer alıyor ve üzerlerindeki aynalar yatağa dönük durumda olduğunda "çift yatak" enerjisi veriyor. Bu da 3. kişiler, aldatma enerjisi ya da ilişkiye müdahale olması için başkalarının enerjilerini davet etme enerjisi yayıyor (aile üyeleri gibi).

5- Yatağın odanın bir tarafındaki duvara tamamen yapışık durumda olması da yine uzak durmak isteyeceğimiz bir durum. Bir düşün, yatağa sadece bir taraftan giriş yapılmasını destekleyen enerji ne anlama geliyor; "tek kişiye yer var".

6- Yatak odasını havalandırman ve eğer çok ışık oluyorsa perde ile gün içinde kapalı tutman odanın yin enerjisi açısından faydalı. Çok fazla ışık, yang yani eril enerjiyi aktive edecektir. Bu da uykusuzluk ve dinlenememeye neden olur. Yatak odalarının yin enerjisinde yani "anda kalma, iyileşme, şefkat" enerjinde olmasını isteriz. 

7- Ve tabiki yatak odasının düzenli olması, enerjinin rahatlıkla akabilmesi olmazsa olmaz. Yatak odasında kullanacağın renklerin daha pastel tonlarında olmasını tercih et. Yin enerjisi için çok aktif uyarıcı renkleri tercih etme, yoksa sürekli bir huzursuzluk ve rahatlayamama durumunda kendini bulabilirsin. Bunun da tabiki bir istisnası var;) Eğer ilişkinde tutkunun bittiğini, azaldığını hissediyorsan, dengeli olacak şekilde kırmızı rengi yatak odanda kullanabilirsin.
 
BONUS: En sık giydiğin renk ne?
Üstüne siyah renk giyme. 30 gün boyunca bunu test et:) Pantolonda siyah rengi tercih edebilirsin fakat kalbinin / kalp çakranın üzerine siyah renk giyme; pembe, yeşil, kırmızı, beyaz, mavi tonlarındaki bluz ve gömlekleri tercih et. Kalp çakranı kapatmadığını, sevgi / aşk enerjisini kapatmadığını hem kendine hem Evren'e göster;) 

Ne düşünüyorsun? Evinde, yatak odanda farkında olmadığın AŞK enerjisini iten şeyler var mıymış? Bunlarla ilgili ne yapacaksın?

Düşüncelerini lütfen benimle aşağıdan paylaş.


xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

 

Bu yazının daha çok kişiye ulaşmasını sen de ister misin?
Aşağıdaki sosyal medya butonlarını kullanarak paylaşabilirsin.
Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü

Feng Shui ile bereket enerjine akupunktur yap

Hiç başına geldi mi; ilk defa bir eve girersin ve girdiğin anda enerjinin değiştiğini yükseldiğini içinin ferahladığını hissedersin? Ya da tam tersi; sanki göğsünün üstüne birşey oturmuş gibi için daralır, nefes almakta zorlanırsın.

Enerjini yükseltmek üzere çalışıyorsun, çevrendekilerin negatif enerjilerinden kendini nasıl koruyacağını öğreniyorsun. Peki ya evinin enerjisi? Enerji her yerde ve her an bizi etkilemeye devam ediyor. 

Parayı, bir insan gibi düşün, ortamın enerjisine göre oraya daha çok gelmek isteyen, oraya gelmeyen ya da oradan gitmek için acele eden. Bu hafta bunu konuşalım istiyorum seninle. Evinde neleri değiştirerek parayı ve fırsatları çağırabilir, senden akıp gitmesini önleyebilirsin.

1- Para dediğimde aklına "su" gelsin;) Evdeki bozuk aletler enerji akışına engel oluyorlar, hele bir de bu bozuk olan şey musluk ise amannn dikkat! Su bizi iyileştirir, temizler, yeniler. Eğer buralarda sorun yaşıyorsan, finansal sorunlara davetiye gönderiyorsun.

2- Ev kapısından hemen girdiğinde bir ayna karşılıyorsa aman dikkat! Ayna yansıtır. Yani gelen fırsatları, müşterileri, parayı geri çeviriyorsun. Bunu yapmak istemezsin değil mi?

3- Yine ev kapısından girişte çok yoğun eşya olmamasına dikkat et. Gelen enerjinin rahat akmasını istiyorsun öyle değil mi? Eve girişte sen rahat giremiyorsan, para nasıl girebilsin?

4- Tıkalı lavabo, bozuk tuvalet de yine para enerjisi ile ilgili blokaj, kaos ve stres yaratıyor. Belki odağın orada değil diye düşünüyorsun ama her gördüğünde veya oradan geçtiğinde enerjini alıyor; yani paranı.

5- Klozet kapağını, Banyo ve tuvaletin kapısını sürekli kapalı tut. Banyolar ve tuvaletler evdeki en fazla su enerjisinin akıp gittiği yerdir. Tabiki suyun bizi temizlemesini, istenmeyen enerjileri alıp götürmesini istiyoruz fakat kullanmadığımız anlarda o kapıların açık olması havuzu temizleyip yeni su ile doldururken bir yandan gideri kapatmamamız gibi bir etki yaratıyor. 

6- Evdeki canlı çiçeklerimizin bakımlı olması, iyi durumda olması yine "yenilik, doğuş" enerjileri için çok önemli. Evdeki çiçeklerinin bakımına özen göster, eğer ev canlı çiçekler için çok uygun şartlarda değilse güzel yapay çiçeklerle de evini dekore edebilirsin.

7- Ve tabiki evin derli toplu olması ve eşya fazlalığı ile enerji akışına engel olmamasına dikkat. Önce "sana sadece iyi enerji verenleri" tutmak, sonra da evi düzenlemek. Burada sana iyi enerji verenler noktasının altını çizmek istiyorum. Birçok kişi eşya atarken "ihtiyacım var mı?" diye sorar. Sonra da "ileride birgün belki de ihtiyaç duyarsam" diye düşünerek saklamayı seçer. (İnsanoğlu elinde olan birşeyi kaybediyor hissini hiç sevmez) İhtiyaç olma mantığıyla bakarsak 100 şeyden sadece 10 unu atabiliyoruz. Ama soruyu sadece sana iyi enerji verenleri saklamak olarak sorduğunda, bu uygulamayı ilk defa yaptığında 100 şeyden 80 ini atabiliyorsun! Evet, o kadar fazla! (Yaptım, biliyorum:) )  Ama bir düşün, eğer o şey sana iyi enerji vermiyorsa tutmanın egonun oyunu olması dışında ne gibi bir sebebi olabilir ki? Sen sadece sana iyi enerji veren şeylerle kendini çevrelediğinde, evin senin enerjini yükselten, seni temizleyen tapınağın oluyor.

Ne düşünüyorsun? Evindeki farkında olmadığın enerji kaçaklarını buldun mu? Hangi noktalara akupunktur yapıp enerjiyi açacaksın? Düşüncelerini lütfen benimle aşağıdan paylaş.

IMG_0413.JPG

Sorunları 3 işlemle (✖➕➖) çözelim 💪

IMG_6392.JPG

Karmaşık bir problemi nasıl çözersin? Bir sürü değişkeni olan, baktığında net göremediğin, nereden başlaman gerektiğini çıkaramadığın...
-Önce onu basitleştirirsin öyle değil mi?

Peki hayatımızdaki problemlere neden öyle yaklaşmayalım?:)
Ne zaman işin içinden çıkamayacakmış gibi hissetsem, kendime bunu hatırlatırım: "Back to basics Sevil": "Temel bildiklerine geri dön, Sevil"

Şu anda değiştirmek istediğin ama işin içinden çıkamadığını düşündüğün konu ne?
Gel beraber önce onu basitleştirelim;)

x: Çoğaltacaklarım
Bu konudaki en sevdiğin şeyleri, sana en iyi gelenleri, sana en iyi sonuç verenleri, hayatında daha sonra da devam etmesini istediklerini bu başlık altında topla; onların daha da artması için odağını ve enerjini oraya vermeye devam et. 

+: Ekleyeceklerim
Bu konuda birşeylerin değişmesi için, hayatına neleri dahil etmeye ihtiyacın var? 
Einstein'ın söylediği gibi, "Aynı şeyleri yapmaya devam edip, farklı sonuçlar beklemek deliliktir". Hayatının değişmesi için, bazı değişiklikler eklemek zorunda olduğun kesin. Neleri eklemeye ihtiyacın var? Hangi konularda kendini geliştirmelisin? Neleri öğrenmelisin? Bu başlığın altında toparla.

-: Çıkartacaklarım
Peki neler seni eskiye bağlayan, bir türlü ileriye gitmene engel olan zincirlerin
Bunlara bağlı olduğun sürece limana bağlı bir tekne gibi olman gereken yer olan denizde değilsin. Yola çıksan bile bir yere kadar ilerleyebiliyorsun.
Kendi kendini zincirlemekten sen de yorulmadın mı?

Bu hafta; "hayatımıza basit bir 3 işlem başlığından bakalım; çoğaltacaklarımız, ekleyeceklerimiz, çıkartacaklarımız" .
3 başlığı yaz önce ve altlarını doldurmaya başla. Ve şimdi (yarın değil, öbür hafta değil:)" her bir gruptan birer tane yazdığın maddeyi seç ve bu hafta onlarla ilgili adım at. 

"Hayatında neyi çoğaltmaya, hayatına neyi eklemeye ve hayatından neyi çıkartmaya" karar verdin? Lütfen benimle aşağıdan paylaş!
xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil
Sen değişirsen dünyan değişir

Bu bültenin daha çok kişiye ulaşmasını sen de ister misin?
Aşağıdaki sosyal medya butonlarını kullanabilirsin.
Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü

Çekim Yasasının açma-kapama tuşu ...

IMG_0530.JPG

"Ben yaratamıyorum :((("

O kadar çok duyuyorum ki bu cümleyi. Hayalleri, istekleri var; ayaklarını yerden kesen bir ilişki, kararlarını sınırlandırmak zorunda kalmayacağı kadar bolluk ve bereket, her gün yataktan onu heyecanla kaldıracak bir iş ya da hayatın tadını daha fazla çıkartmasını sağlayacak deneyimler...
"Ama yaratamıyorum :("

Gel önce bir konuda anlaşalım:
Çekim Yasasının açma-kapama tuşu yok!
Yani, bazı zamanlar yaratıyorsun, bazı zamanlar yaratmıyorsun diye bir durum yok.
Nasıl ki Dünya hep dönüyor, biz bunun farkında olsak da olmasak da; biz bunun üzerine konuşsak da konuşmasak da; biz bunun nasıl olduğuna ve bizi nasıl etkilediğine kafa yorsak da yormasak da, işteçekim yasası da her an her saniye işlemeye devam ediyor, sen şu anda bu satırları okurken olduğu gibi.

İsteklerin şu anda yoksa hayatında; bu sen yaratamadığın için, ya da çekim yasası senin için çalışmadığı için değil; enerjin ağırlıklı olarak "isteklerinin gerçekleşmesinde" olmayıp "isteklerinin gerçekleşmemesinde ya da başka düşüncelerde" olduğu için.

Kocaman bir bahçe düşün, ortasında hiç durmadan su akıtan bir hortum olan. Sınırsız, sürekli akıyor. 
Bahçede bir sürü farklı çiçek var, farklı bölgelerde farklı çiçekler: Doğuda güller, batıda papatyalar, kuzeyde yaban otları, güneyde karanfiller. Bahçıvan hortumu nereye yönlendirirse oradaki çiçekler beslenecek. Bu bahçeye baktığında diğer 3 yerdeki çiçeklerin gayet güzel açtıklarını ama bir taraftakilerin kuruduğunu görürsen, ne dersin? "Bahçıvan bu işi beceremiyor" mu yoksa "Bahçıvan bu 3 tarafla ilgilenmiş, bu tarafa ise bakmamış" mı? 

Sen de aynı bahçıvan gibi, her an her saniye ya isteklerinin "gerçekleşme durumunu" besliyorsun, ya da "gerçekleşmeme durumunu".
Sen;
-"Ya olmazsa"
-"Olmayacak galiba bu"
-"Yok ben bunu yapamıyorum"
-"Zaten eskiden de hep böyleydi, yine böyle olacak galiba"
-"Bir çözümü yok, yine aynı şeyler yaşanacak"
gibi cümleleri aklından geçirdikçe, bunlar çekim yasası tarafından duyuluyor ve sana iletilecekler arasına giriyor. Yani bahçeyi sulamaya devam ediyorsun. Her an yaratmaya devam ediyorsun;
-Ya isteklerini,
-Ya da istemediklerini

Farkındalık

Farkındalık işte bu yüzden çok önemli. Anda kalman, düşüncelerinin, enerjinin nerede olduğunu fark etmen işte bu yüzden çok önemli. Her an her saniye yaratmaya devam ederken, "isteklerini yaratmak" üzerine enerjini kullanman işte bu yüzden çok önemli.

Birkaç gün önce, kendimi "Ya bu olmazsa" diye düşünürken buldum. Ben neyi beslersem o gerçek olacak!!! Hemen odağımı değiştirdim; yaban otlarını değil, gülleri beslemeye başladım:) Ve tabiki Evren de hemen değişen enerjimle hizalı şeyleri bana getirmeye başladı.

Kendi üzerinde çalışıyorsun ya da çalışmak istiyorsun... Eğer düşüncelerin, eğer enerjin, eğer yaptıkların isteklerinde değilse, onları beslemezse; diğer beslediğin şeyleri hayatına davet etmeye devam ediyorsun demektir.

Bu haftaki konumuz bu; "düşüncelerimizin, enerjimizin nerede olduğunu" fark etmek. Al kağıdı kalemi ve serbest yazım yap. Aklından neler geçiyordu az önce, şu anda. Sonra da yazdıklarını oku. "İsteklerinin gerçekleşmesini mi besliyormuşsun yoksa gerçekleşmemesini mi?" Ve bugün ne olursa olsun "isteklerinin gerçekleşmesine" odağını çevirecek birşey yap;) Çünkü her an her saniye yaratmaya devam ediyorsun!

Neler fark ettin, neler düşünüyorsun, bugün neler düşünmeyi, neler yapmayı seçiyorsun lütfen benimle aşağıdan paylaş!
xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

 

Bu bültenin daha çok kişiye ulaşmasını sen de ister misin?
Aşağıdaki sosyal medya butonlarını kullanabilirsin.
Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü