Sevgililer Günü Özel: Sevgi Dolu İlişkiye Giden Yolda Atmanız Gereken 4 Adım

Yine bir Şubat ayı geldi çattı!

Sevgililer Günü konsepti her yanı sarmışken, eğer bu 14 Şubat’ı yalnız geçiriyorsanız ve bir sonraki sevgililer gününde sevgilinizle el ele olmanın hayallerini kuruyorsanız, aşağıda sıralanan “sevgi dolu ilişkiye giden yolda atmanız gereken 4 adımı” takip edin. Adım adım, hem sevgiyi daha fazla hissetmeye başlayacak, hem de ilişkiniz için temelleri atmış olacaksınız.
Peki ya ilişkisi olanlar?
...........
İlişkinizi daha da sevgi dolu yapmaya hazır mısınız?!️

1. Adım: Kalbinizi açın, sevmek için sevgiliniz olmasını beklemeyin

“Hayatımda birisi olduğunda sevgi dolu hissediyorum” diye düşünüyorsanız, size bir sır vereyim: “Sevgiliniz olduğu için öyle hissetmiyorsunuz, öyle hissettiğiniz için sevgiliniz oluyor.”

Bir kadın mutlu olduğunda, eğlenceli hissettiğinde ve sevgisini gösterdiğinde, ışıltısı çok güçlüdür. Mıknatıs gibidir. Mıknatısın gücü içinden gelir. Ve o mıknatısı aktive etmek istiyorsanız, sevgi vermeye başlamalısınız.

Sevmek için illaki sevgiliniz olmasına gerek yok. Önce kendinizi severek başlayın. Kendinizle olan ilişkinizin yansımalarını gelecekti ilişkinizde göreceğinizden şüpheniz olmasın.

Sevgi dolu, huzurlu, keyifli ilişki için; önce kendinize sevgi gösterin, kendinizi şımartın, kendinize yumuşak davranın. Kendinizi sevmeyi öğrenmeye ihtiyacınız yok, çünkü aslında onu zaten biliyorsunuz. Sadece eğer son zamanlarda unuttuğunuzu fark ederseniz, hatırlamak için harekete geçin. Hergün ayna karşısında kendinizi takdir edin, “kendimi çok seviyorum” diye tekrarlayın.. Bu basit egzersizi 30 gün boyunca sürdürün.

Sevgi vermeyi kendinizle de sınırlamayın, çevrenize de sevgi göstermeye başlayın. Ailenize, arkadaşlarınıza…

Daha fazla sevginin hayatınızda olmasına izin vermek istiyorsanız öncesevin.❤️

2. Adım: Korkularınızdan özgürleşin

lişkilerin en büyük düşmanıdır “korkular”. Çünkü korkunun var olduğu yerde sevgi var olamaz; sevginin var olmadığı yerde ise ilişki yaşanamaz!

Flört aşamasında en çok karşı tarafın reddetmesinden, geçmiş ilişkilerdeki senaryoların tekrarlanmasından ve tekrar acı çekmekten korkarız. Eğer sevgimiz ve heyecanımız, bu korkuları aşamaz ise de, incinmekten korktuğumuz için karşı taraf reddetmeden biz kendimizi reddederiz, risk almaktan korkup sevgi ihtimalini geri çeviririz.

İlişkiye başladıktan sonra yaşanılan korkular ise çoğunlukla; “ya daha öncekiler gibi olursa”, “ya biterse” senaryolarının zihinde sürekli dönmesi olarak kendini gösterir. Ve maalesef asıl bu korkular yüzünden ilişkimiz biter. Çünkü kaybetmekten korktukça bağımlanırız, bağımlandıkça daha çok korkarız… Ve hatırlayalım,“korkunun var olduğu yerde sevgi var olamaz”.

Artık ilişki yaşamanızın önündeki en büyük engelin ne olduğunu biliyorsunuz. Peki şu anda ilişki yaşamanızın önünde engel olduğunu hissettiğiniz en büyük korkunuz ne? Belki reddedilmekten korktuğunuz için adım atmıyorsunuz veya aldatılmaktan korktuğunuz için ciddi bir ilişkiden uzak duruyorsunuz? Terk edilmek, acı çekmek, tercih edilmemek…

Korkunuzu bulun. Korkulardan kaçmak bizi korkularla yaşamaya hapseder, korkuyu hissetmeye izin verip bırakmak ise bizi özgürleştirir.

Gözlerinizi kapatın, meditasyon süresince uzun, derin nefesler alın. Sonra korkunuzu düşünmeye başlayın ve elinizi vücudunuzda korkunuzu hissettiğiniz noktanın üzerine koyun. 90 saniye kadar korkunuzu hissedin. 90 saniyenin sonunda iki elinizi birden kalbinizin üzerine koyarak burundan derin nefes alın, ağızdan nefesi bırakın. Bu nefesi 3 defa tekrarlayın.

Korkularınızın sizi engellediğini hissettiğiniz her an bu meditasyonu uygulayın. 90 saniye kadar o korkunuzu hissedin ve bırakın. Bırakın korkunuz sevgiye dönüşsün.❤️

3. Adım: Geçmişin yüklerinden arının

Her ilişkiye taşınan bavullar vardır. İçleri geçmiş ilişkinin kırgınlıkları, kızgınlıkları, yaşanan pişmanlıklar ve “İlişkiler nasıl olmalı-olmamalı”, “Bugün buluşmak isterse beni önemsiyor demektir”, “Mesaj atmadıysa ilgisi yok demektir” kalıpları ile dolu olan.

Bu sefer bir iyilik yapın ve o bavulları kapının dışında bırakın. Kendinize ve karşınızdakine şans verin. Anda kalarak onu tanımaya çalışın. Aklınızdan geçen “sebep-sonuç” ilişkilerinin geçmişten gelen bilgilere dayandığını hatırlayın.

Unutmayın sevgi akıl ile değil, kalp ile yaşanır. Hisleriniz en büyük rehberiniz, onların rehberliğini dinleyin. ❤️

4. Adım: Kendinizle randevuya çıkın

“Sevgilim olunca yapacağım” diye ertelediğiniz programlara, kendinizi kısıtladığınız maddelere bir bakın. Bu program, belki sevdiğiniz bir restaurantta yemek, belki sinema, belki de yurtdışı gezisi olabilir. Bunları yaşamak için kendinize niye bir şart koyuyorsunuz?

Kendinizle randevuya çıkın: Kendinizi yemeğe çıkarın, kendinizi sinemaya davet edin, kendinize çikolatalı kek ile kahve ısmarlayın ve bunları yaşarken çok eğlenmeyi unutmayın.

Eğlenceli, sevgi dolu ve hayatı dolu dolu yaşayan versiyonunuzu yaşamayı gelecekteki sevgilinize ertelemeyin; bugün o kişi olun ve sevgilinizin size katılmasını heyecanla bekleyin!

❤️Sevgililer Gününüz kutlu olsun❤️

Bültenle ilgili düşüncelerinizi duymayı çok isterim, aşağıdan paylaşmak ister misiniz?

Daha çok SEV❤️

Sat Nam,

Sevil

Acil Durum Eylem Paketi - Stres Anında Hayat Kurtaran 5 Yöntem

İlk olarak benim için çok heyecanlı ve gurur verici bir gelişmeyi paylaşarak başlamak istiyorum: Geçtiğimiz hafta Hürriyet'te iki yazım yayınlandı! Yayınlanan Duyurular bölümünden veya aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Çocuğunuzla yakın iletişim kurmanın 6 yolu! Öncelikli beklentisi hediyeden çok sizinle vakit geçirmek

Tatilde çocuğunuzla ilişkinizi güçlendirmenin 5 yolu -Eğlenmeye bakın. Beraber ne yaptığınızdan çok nasıl yaptığınız önemli!

Evettt, şimdi gelelim bu haftanın bültenine:

-Bir dakika önce çok keyifli hissederken bir anda enerjinizin düştüğü anlar yaşamışsınızdır, değil mi?

-Peki ya, “Sakin ve keyifliyim” derken bir anda stresten kızardığınız, terlediğiniz, ellerinizin titrediği anlar?

-Ya da adına “panik/stres” bile deme fırsatı bulamadan tetiklendiğiniz, “kaç veya savaş” (fight or flight) veya “don” (freeze) durumlarına girdiğiniz zamanlar?

Pazartesi günü internet bankacılığını kullanmak için Türkiye hattımı telefona takmamla bankadan gelen mesajlarla karşılaştım; Roma'da 319 Euro alışveriş size ait değilse bizi arayın, xxx.bo sitesindeki 298 Euro alışveriş size ait değilse bizi arayın! "Neler oluyor?" diye ilk şoku atlattıktan sonra hemen bankanın müşteri hizmetlerini aradım. Kartı kapattılar ve bana son 10 güne ait bir sürü başka harcamayı sıralamaya başladılar. Ben biraz şaşkın ama sakin bir şekilde, "Bunların hiçbiri bana ait değil, ne yapmalıyım?" diye sordum. Bana söylenen evrakları hazırladım, hatta akşam saatleri olduğu için scan edemiyordum, fotoğraflarını çektim, pdf e çevirdim ve bankaya e-mail ile ulaştırdım. (Aynı gün içerisinde)

Binlerce liralık bana ait olmayan harcama kaydı!!!

Neyse ki, Acil Durum Eylem Paketim yanımdaydı;)

Hepimizin,

-Bizi sakinleştirecek,

-Enerjimizi tekrar yükseltmemizi sağlayacak, 

-İstediğimiz şeyler için adımlar atmamıza yardımcı olacak,

-Yaratıcılığımızı destekleyecek"
Acil Durum Eylem Paketi
olmalı.

Bu olayda benim bu kadar sakin kalmamı, ağlama krizlerine girmememi (ki daha önce yaşasam kesinlikle öyle olurdu), yapmam gerekenleri yapıp çok net bir dilekçeyle başvurmamı ve "Koray benim şimdi ağlamam mı gerekirdi ben şaşkın ama sakinim:)” diye konuşmamı sağlayan “Sevil'in Acil Durum Eylem Paketi"ni sizinle paylaşmak istiyorum. Umarım size de hizmet eder!

1) Doğru Soruyu Sormak

Örneğin telefonumu açtım, gelen mesajları gördüm. O anda 

"Yaaa bu NEDEN benim başıma geldi?”

"NEYİ yanlış yaptım?" 

"Ben bunu NEDEN çektim?" demedim; 

"İşlerin yoluna girmesi için NE YAPABİLİRİM?" "NASIL düzelir" diye sordum. 

Kime mi?

Evrene/Tanrıya, Koray'a, Bankadaki telefonumu cevaplayan kadına.Neden? Çünkü ihtiyacım olan PROBLEMİ bulmak değildi, CEVABA ulaşmaktı.

Doğru soru seni "CEVABA" götürür, yanlış soru ise seni "SORU"da tutmaya devam eder.

2) Nefes Almak

Kalp atış ritmimin hızlandığını hissettiğim anda kendime "Sevil panik seni çözüme ulaştırmayacak, tam tersi yaratıcılığını, farklı opsiyonları görmeni, destek bulabileceğin kanalların kim olduğunu anlamanı engelleyecek" dedim ve dilekçe işlemlerine geçmeden önce aşağıdaki basit ve etkili nefes tekniğini uyguladım. 

Bacakların çapraz bağdaş pozisyonunda otur. Başparmağınla işaret parmağını birbirine bastır ve kollarını bacaklarının üzerine uzat. Nefes alırken 8 sefer halinde burundan alıp, tek seferde yine burundan nefesi vereceksin. Eğer bu nefes seni zorluyorsa 4 seferde alıp yine tek seferde burnundan nefesi verebilirsin. 

Kendini nefese bırak. 3 dakika uygula ve farkı hisset.

3) Meditasyon

"Korku sadece kendi gücüne dayandığının işaretidir" (Gabriel Bernstein)

Korku hissettiğim anda ilk yaptığım bu sözü hatırlamak.
Korku, egonun sesidir: Acaba iade ederler mi? Ne kadar sürecek? Ya olmazsa?……

Gözlerimi kapattım, uzun derin nefesler aldım ve teslim ettim: "Ben benden bekleneni yapacağım. Lütfen en kısa sürede çözümlenmesini sağla. Sana bırakıyorum. Benim başka yapmam gereken var ise lütfen göster."

Ve 5 dakika uzun derin nefes alıp, verdim. 

Gözlerini kapat, uzun derin nefesler alarak herbir nefeste gevşemeye başladığını hisset. Bırak endişe ettiğin neyse Evren çözmek için yardımcı olsun ve duyman gereken neyse onu duy. Herşeyi tek başına yapmak zorunda değilsin!

4) Mola vermek

İşlerin yetişip yetişmeyeceğinin stresini hissettiğim anlarda, zihnim düşüncelerimi seçemeyeceğim kadar yoğunsa, “mola veririm”. Bazen Türk Kahvesi ile keyif yaparım, bazen sevdiğim bir kitabı rastgele açarak 3-5 sayfa okurum.

Stresli ve yoğun hissediyorsan; “mola ver!”. Enerjini tekrar yükseltmek ve daha verimli hareket etmek için bu anlara ihtiyacın var.

5) EFT/Tapping -Duyguları serbest bırakmak-

EFT yi daha önce uyguladıysanız kesinlikle Acil Durum Eylem Paketinizde yer almalı. En stresli anlarınızda, hiçbirşey düşünemeyecek durumda hissettiğinizde bile işe yarar. Sadece gösterilen noktalara parmak uçlarınızla vurun, bırakın teknik stresinizi dönüştürsün.

Daha önce hiç eft yapmadıysanız New York Times best seller Nick Ortner’ın 4 dakikalık tanıtım videosunu izleyebilirsiniz.

Eğer İngilizce olması sebebiyle rahat hissetmiyorsanız, hemen bir alternatif çözüm:) Videodaki akışı takip edin, başlangıç cümlenizi “Stresli ve bunalmış hissetmeme rağmen, kendimi tamamen seviyor ve onaylıyorum” diye kurun. Kaşın başlangıç noktasından itibaren yaptığınız vuruşlarda da sadece “şu anda hissettiğim stres” diyebilirsiniz. (EFT tekniği hakkında daha detay bilgiye fearlesslovemuch'dan ulaşabilirsiniz.

Stresli hissediyorsan, stresinin üzerine “tık tık la!” :) Meridyenlerde biriken duyguları serbest bırak.

Eğer çevremiz bizim modumuzu tanımlarsa, hayatımız lunaparktaki roller coaster lara benzer. Eğer hayatımızı dengeli ve keyifli, mutlu geçirmek istiyorsak; içsel enerjimizi yönetebilmeyi başarmalıyız!

Stresi serbest bırakmak ve tekrar enerjinizi yükseltmek için siz de Acil Durum Eylem Paketi hazırlayacak mısınız? Böyle durumlarla karşılaşınca uyguladığınız bir teknik var mı? Bültenle ilgili düşüncelerinizi, sizin Acil Durum Eylem Paketlerinizi duymayı çok isterim! Aşağıdan iletebilirsiniz;)

Stressiz ve keyifli hissettiğiniz bir hafta olsun!

Daha az kork, Daha çok SEV ve Daha fazla İZİN VER❤️

Sat Nam,

Sevil

Not: Dilekçemin bankaya ulaşmasının üzerinden 48 saat geçmeden banka bütün işlemleri tersine çevirmişdi. Forumlardan okuduğum kadarıyla 2 hafta-2 ay arasında süren bu işlemlerin bu kadar kısa sürede hallolmasında ve o 2 günü de keyifli geçirmemde yardımı dokunan acil durum paketime teşekkür ederim:)

Süt İçin Nalbura Gitmeyi Bırak: İsteklerini Doğru Yerde Ara!

Geçen hafta başıma gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum: 2 hafta boyunca beni içine çeken ve üzerine birsürü notlar aldığım kitabın bir bölümünde tıkandım. İkinci kere, üçüncü kere okudum. 

"Yok ya, böyle yazmış olamaz" diye tekrarlıyordum.

Benim aradığım ve beklediğim yaklaşımın 180 derece zıttı şeyler okuyordum.

Kafam karıştı, enerjim düştü, hoşuma gitmedi.

İç sesim bas bas bağırıyordu "Devam etmesene kızım, deli misin?".

Ben ise Israr ediyordum, güzel olmalıydı. Belki de ben yanlış anlıyordum?

Aslında yanlış anlamıyordum:) Sadece aradığım cevap orada değildi ve ben bunu kabul edemiyordum!

Sonunda kendime bırakma iznini verdim ve kendimi özgürleştirdim. Tam da o anda aradığım konu hakkında başka bir yazı ile karşılaştım;) Evrene izin vermiştim.

Peki, o yaşadığım da neydi? Bana iyi gelmeyen, aradığım şey olmayan sayfalarda niye ısrarcı olmuştum?

Önüme çıkan gördüğünüz resim sorumun cevabı oldu:

"Süt İçin Nalbura Gitmeyi Bırak!"

Şu anda şikayetçi olduğunuz, sizi mutlu etmeyen ve ısrarla aynı yerde durduğunuz neler var? Hayallerinizle hizalı olmadığını hissettiğiniz, hizmet etmeyen ama ısrarla devam ettiğiniz...

Artık yürümeyen ilişkin?

-Sen ısrarla süt satın almak için çabalarken, sana sadece çekiç ve testere sunan!

Artık yürümeyen işin?

-Sen ısrarla rafların arasında süt ararken, eline çivi batan!

Artık sana hizmet etmeyen bir hoca/kitap/öğreti?

-Sen ısrarla organik süt ararken, sana kireç ve alçı getiren!

Ve bir düşün, ne kadar çok kızdığını!

Sevgiline/Eşine, Yöneticine, Çalıştığın şirkete, Aldığın eğitime/Okuduğun kitaba, Yaşadığın şehre!

Sana istediğin şeyi vermediği için ne kadar çok kızdığını düşün!
Tıpkı benim aradığım cevabı bana sunmayan kitaba/yazara kızmam gibi.

Peki şimdi şu soruya dürüstçe cevap verir misin? "Neden süt almak için nalbura gitmeye devam ediyorsun?"

Evren birşeyi istediğiniz anda sizin için çalışmaya başıyor, o istediğiniz şeyi sizin için hazırlıyor. Sizin ise yapmanız gereken kendinizi o isteğine hazırlamak!

Daha az korkmak, Daha çok SEVMEK, Daha fazla İzin Vermek.

Siz ısrarla aynı çıkmaz sokağa giderseniz, aynı senaryoyu oynatmaya devam edip "Bu sefer belki farklı olabilir" derseniz, Evren sizi nasıl varmak istediğiniz yere ulaştırabilir?

Çok yakın bir arkadaşım, aylar boyunca bir görev değişikliği beklemişti. Fakat olmuyordu. Zorluyordu, aslında iç sesi başka birşey istediğini ona söylüyordu ama o yine de mevcut yerde bu değişimi gerçekleştirmeye zorluyordu. Yöneticisi değişti, çalıştığı ortam değişti, sanki herşey onun aleyhine işliyor gibiydi. Aslında onun için çalışan Evren ona çıkmaz sokağı gösteriyordu, ama o ısrarla "burada olmalı o istediğim süt" diye rafları karıştırmaya devam ediyordu.

Ta ki kurbanlığı yaşamaya "yeter" diyene, hayatının kontrolünü eline almaya karar verene kadar.

Önce oturup ne istediğinde netleşti. Korkmadan, sınır koymadan. Ne istediğini, önceliklerini belirledi. Evrene bırakamadığı noktayı buldu: İş yeri. Hayalini, isteğini yazarken bile mevcut koşullarının sınırlandırmasını hissediyordu.İdeal işini tanımladı, o işe neler katacağını, neden o iş için ideal olduğunu. Vizyonlama yaparken çalıştığı şirketle bağlarını kopardı. Orası da olabilirdi, başka bir yer de. Şirket sadece detaydı, asıl istediği o çalışmak istediği ortam, şartlar, ve hepsinden önemlisi "nasıl hissedeceği, nasıl çalışacağı"ydı.

Ve bunu yaptıktan sadece 2 hafta sonra istediği pozisyonla yolları kesişti ve 6 yıllık çalıştığı şirket ile yollarını ayırdı. Çok sevdiği bir çalışma ortamında, çok sevdiği bir yöneticiyle ve çok sevdiği bir işte çalışmaya başladı!

Bazen bir isteğimizi hayatımıza katmak için illaki birşeylerden vazgeçmemize gerek olmaz; boş zamanın varsa bir hobiye rahatça başlamak gibi.

Bazen ise mevcut şartlar bize hizmet etmiyorsa onlarla vedalaşmamız ve vedalaşmayı yapamamamızın önündeki blokajlarımızı "korku, şüphe, suçluluk" kaldırarak hayalimize doğru ilerlememiz gerekir...

Neler var hayatında bir süredir (sen o süreyi biliyorsun) gitmediğini, ilerlemediğini gördüğün, hergün seni biraz daha aşağıya çeken ve çözüm bulamadığın?

     Tam olarak ne istiyorsun?

           Nedir seni engelleyen, korkutan?

                 Hayalinin gerçekleşmesi için üzerine düşenleri yapmaya hazır mısın?

Güven!
Evren önüne şimdiye kadar gördüğün en güzel organik sütü satan marketi çıkaracak!

Ve "Daha Güçlü, Daha Enerjik ve Daha Mutlu Hissetmeye" başla;

Çünkü "SEN kurban değilsin"!

Yaşadığın durumun seni tutsak etmesine izin verme,
İsteklerini Doğru Yerde Ara!

Nereden mi biliyorum?Çünkü yukarıdaki hikayedeki bendim. Çünkü o hayalimi tanımlayıp zihnimde mevcut şirketimden ayrıldığım anda özgür hissetmeye başlamıştım. Çünkü artık doğru yolda olduğumu biliyordum. Çünkü sonraki işim gerçekten tam da istediğim gibiydi!!!

Değişime hazır mısınız? Değişimin heyecanını yavaş yavaş hissetmeye başladınız mı? Önünüzdeki blokajları fark ediyor musunuz? Korku mu, şüphe mi veya başka birşey? Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz? Duymayı çok isterim, aşağıdan iletmek ister misiniz?

Özgür ve keyifli hissettiğiniz, hedeflerine doğru ilerlediğiniz bir hafta olsun!

Daha az kork, Daha çok SEV ve Daha fazla İZİN VER❤️

Sat Nam,

Sevil

Hevesimizi Kıran Arkadaşlar: Bize "NE MESAJ" İletiyorlar?

Hiç başınıza geldi mi; "Biliyor musun karar verdim iş değiştireceğim!" dediğinizde neden bu dönemde iş değiştirmemeniz gerektiğini anlatan akraba/aile büyüğü veya arkadaşlar?

Hatta bir de güzel güzel rakamlarla desteklerler "Son dönemde dolar da arttığı için şirketlerin maliyeti artmış......"

Benim geldi!

Ya da birgün heyecanlı hissedersiniz, belki benim bir post umu beğenmişsinizdir, 

"Ay tamam ya evet gerçek olabilir benim de sevgi dolu bir ilişkim niye olmasın"

dersiniz ve bunu arkadaşınızla paylaştığınız anda "Hmmmm, yaniii tabi olabilir de, ama duydun mu Zeynep de sevgilisinden ayrılmış, tüh yaaa" gibi bir karşılık alırsınız.

Eğer tam tersi "Süperr bence de zamanı gelmişti!" veya "Hmmm bak geçen gün bir arkadaşım şu şirketten bahsetmişti" gibi yorumlar alıyorsanız süper!

Peki ya ilk kısımdaki senaryoyla karşılaşıyorsanız? 

-Ve çok yüksek ihtimalle de yeni adım attığınız bir yolda böyle olacak-

Arkadaşınıza kızacak, küsecek, kırılacak mısınız?

Ya da onun size şampiyonlar ligi finalinde kaleciyle karşı karşıya kalmanızı

sağlayacak bir orta çıkardığını fark edecek misiniz? 

Tahmin edeceğiniz üzere bülten 2.şık ile ilgili. Neden mi? 

Çünkü Evren de, ben de sizin o maçı kazanmanızdan yanayız! ;)

1- Tebrikler doğru yoldasınız!

Evet tebrikler çünkü bu hikayeleri duyduğunuza göre değişimden çok korkan ego hassas noktalardan yaklaşıyor. Bu da demek oluyor ki, "yeni iş" de "yeni ilişki" de sizi bekliyor;)

Ama sakın "Oleyyy tamam ya doğru yoldaymışım" diyerek yazıyı okumayı bırakmayın, çünkü asıl iş şimdi başlıyor!

2- Neler duyduğuna dikkat et; çünkü onlar senin bilinçaltının yansımaları

Evet eminim o işi çok istiyorsunuz, evet kesinlikle ilişkiye hazırsınız!!!

Bilinçli olarak evet hazırsınız, fakat eğer duyduklarınızdan etkileniyorsanız "sinirleniyorsanız, üzülüyorsanız, "ama yaaa" diyorsanız, enerjisel olarak "hayır henüz hizalı değilsiniz!"

Ve artık oturup kendi kendinize "yaaa benim blokajım ne acaba, neden bu hayalim henüz gerçekleşmedi" diye düşünmenize gerek yok, çevreden duyduğunuz ve

etkileyen yorumlar korkularınızı teşhis için süper semptomlar.

Bazen seansta danışan sinirle bir arkadaşının ona dediklerinden, duyduğu olumsuz şeylerden bahseder, ben gülümserim:) (Evet biraz sinir bozucu geliyor karşı tarafa ilk başta:) 2 saniye kadar)

"Ne oldu? Tamam ben çektim biliyorum" vs diye konuştuklarında,

"Bir dakika, nefes al önce, ne çekmesi böyle dediğinde sadece kendine yükleniyorsun, sen bana söyle neden X'in söylediği seni rahatsız etti?" diye sorduğumda belki bu sorumda olmasa da sonrasındaki 60 saniye içerisinde dökülür ağzından korkuları, endişeleri. Ego artık saklanamaz, oyunu ortaya çıkmıştır!

3- Teşhis zamanı

Semptomları gözlemlediniz, not aldınız. En yakın arkadaşınız hevesinizi kırdıktan sonra (!) şimdi oturup buradan ne sonuç çıkaracağınıza bakma zamanı.

-Öncelikle ona kızarak enerjinizi yanlış yerde harcamayın. O da kendi yaşadığı gerçeklikten size konuştu. Ona kızıp hatta küsmenizi size söyleyen ego, çünkü ego ilişkileri sevmez ve bulduğu fırsatta yıkıp atmak ister. Çünkü ilişkiler bize yaralarımızı ve iyileşme alanlarımızı gösterir. Tıpkı bu örnekteki gibi.

-Artık semptomları birleştirip teşhis koyma zamanı! Önünüzdeki blokajları çıkartın, korku, şüphe, endişe... Çünkü hayallerinizle sizin aranızda duran şey ne "ekonomik kriz" ne de "bütün iyilerin kapılmış" olması. Önünüzde duran engel "sizsiniz!"

Teşhisi doğru koymadığınızda deneme yanılma ile tedavi etmeye çalışırsınız fakat günün sonunda hem yorgun hem de umutsuz hissedersiniz.

O yüzden öncelikle bunun "Ayşe'nin düşüncesi", "Ali'nin fikri" olmadığını kabul ederek sahiplenin ve itiraf edin:

"Off ekonomik kriz var nasıl iş değiştireceğim" 

"Bütün iyiler kapıldı, benim bu saatten sonra ilişkim olur mu ya?"

"Evlilik aşkı öldürürse diye korkuyorum" gibi, 

itiraf edin nedir içindeki "olmaz" diyen sesin cümleleri?"

4- Daha Az Kork, Daha Çok SEV

Peki anladık arkadaşlarımızın moralimizi bozan cümleleri bizim kendi korkularımız. Ne yapabiliriz?

Öncelikle "korkunun" sen olmadığını unutma!

Ve o inandığını sandığın cümlenin "gerçek olmadığını" hatırla.

-Hayır kriz etkilemedi, 2008'de kriz döneminde güzel maaş artışıyla iş değiştirdim

-Hayır bütün iyiler kapılmamıştı, 30 yaşımda hayallerimdeki adamla tanıştım

-Hayır kendi evime çıktım, hayatımı kurdum, işimde başarılıyım diye "ilişki" bana zor gelmedi; ilişkim işimle ilgili önemli kararlarda en büyük destekçim oldu, o evi boşaltıp yepyeni bir evi sevdiğim adamla kurmak en güzel şeydi.

Bu cümlelerin hepsini duydum ve evet duyduğum anlarda canım sıkıldı, moralim bozuldu, "Ya, acaba mı?" dedim.

Fakat sahiplenmemeyi tercih ettim.

Bazen umut dolu konuşan bir arkadaşımı aradım onun dediklerine inanmayı seçtim, bazen de EFT'yi kullandım ve tekniğin o korkumu dönüştürmesine izin verdim.

Unutma, sen o fikri hayali sevdiysen ve seni heyecanlandırdıysa bu senin doğrun ve gerçekleştirmek senin elinde!

Çünkü arkanda koskoca Evren/Tanrı var!

İşin sırrı;

Daha Çok SEV!

Hayalini/Hedefini yaz, Vizyon Panosu hazırla ve Vizyonlama yap!

İsteklerinle hizalan, tadını çıkar;)

Daha Az KORK!

O cümleyi sahiplenme. Teşhisi koyduktan sonra bir karar al ve bu düşünceyi bırakmayı seç!

Meditasyon yap, EFT & NLP kullan ve SEVmek adımındaki maddelerden birini atladıysan dön ve yap;)

ÖNEMLİ:

1) Herkesle her fikrini paylaşma!!!

"Eee ne oldu, hani kazancımız vardı, duyduklarımız önemliydi Sevil?" diye sorabilirsin.

Evet önemli ve duyduysan ortayı kapıp golü at fakat neden penaltıdan gol atmayı seçmeyesin?

Hücre zarı nasıl seçici geçirgen bir yapıdaysa sen de öyle ol; "seçici paylaşımcı". 

Özellikle büyük oynamayı seçtiğinde; değişikliği sevmeyen, mevcudu korumayı görev edinen egonun önüne "korkularını" getireceğinden emin ol ve kendine yumuşak davran!

Negatif, değişiklikten korkan, daha önce sana bu konuda "neden yapamayacağını" söyleyen arkadaşınla başka şeyler konuş. 

Bir anda egonun atağa geçmesine uygun ortam hazırlama.

Ego yalnızlığı sever, gerçek hayat ise birlikte yaşanır. Paylaşmak tabiki çok önemli, paylaş!

Ama hayallerin önemli; onlara değer verdiğini göster.

Hayalleri olan, kendi sınırlarını aşmaya çalışan ve destekleme enerjisinde olan kişilerle paylaş.

Bizimle paylaş;)

2) Sen de destekleyici olmayı unutma!

"Ya amaa ihtimali çok zor, söylemesem mi?" 

Söyleme!

Sana sorarsa, "sence senin fikrin ne?" derse, tabiki dürüst ol, yumuşakça(!) ; fakat heyecanıyla, isteğiyle ve desteklenme umuduyla sana yaklaşan birine "neden olamayacağından" bahsetme. Neden mi?

Çünkü o yapacağın yorum tamamen senin "geçmiş"e dair bilgilerinden çıkarıp yaptığın bir yorum!

Çünkü bu sadece ona değil, sana da zarar veriyor!

Neden değişikliğin yapılamayacağına dair cümleleri arkadaşına söylerken sence kendini nasıl etkiliyorsun???

Arkadaşının egosuna destek olurken kendi egona da destek olursun! Amannn dikkat:)

Senin de başından böyle olaylar geçti mi? Sen böyle durumlarda neler yapıyorsun?

Evet bir de; hazır böyle bir grubu bulmuşken,  bizimle paylaşmak istediğin hayalin/isteğin var mı?

Söz veriyorum, burada hep destekleme enerjisi var;)
Hayallerini destekleyen insanlarla keyifli vakitler geçirdiğin bir hafta olsun!

Daha az kork, Daha çok SEV ve Daha fazla İZİN VER❤️

Sat Nam,

Sevil

EGO'nun Atakları Nasıl Geri Püskürtülür?

Kişisel Gelişim, Enerji, Pozitif olmak ile tanıştığınız, o anda süper hissettiğiniz; denemek için ortaya bir istek attığınız, o istek gerçekleşince "Vayy gerçekmiş" dediğiniz, "Çooook mutluyum!" diye ortalıkta ışıldayarak gezdiğiniz ama sonra kendinizi tekrar korku, endişe, karşılaştırma, kıskançlık, kızgınlık duygularında bulduğunuz oldu mu hiç?

Kişisel Gelişim ile ilgilenmeye başladıktan sonra önce sanki uyuşturucu almış gibi havalara uçup sonra bir anda "Amaaa amaaa noluyor yaaa, ben ne güzel mutluydum şimdi yine berbat hissediyorum, hatta yaaaaa galiba bu daha da kötü eskiden kötü duruma düştüm" gibi cümleler kurduysanız, hiç şaşırmayın, "Yalnız değilsiniz!".  Hatta belki şu dönemde bile kuruyor olabilirsiniz??? Ya da belki yeni yeni "waww enerji, wuhuuu süper hayat mükemmellll!" ile tanışmış olabilirsiniz, o zaman hikaye okur tadında okuyun, şu anın tadını çıkarın, süpersiniz içsel rehberliğinizi dinlemeye devam edin ama favori olarak işaretleyin bu bülteni, çünkü mutlaka geriye dönüp okumak isteyeceğiniz bir an gelecek, belki bir hafta belki bir ay belki bir yıl sonra;)

"Eeee o zaman mutlu olmak için hep uğraşacak mıyım ben?" diyorsanız, 

"Yanlış cevap!"; bu cümle bir ego cümlesi;)
EGO yerine İÇSEL REHBERLİĞİ & KORKU yerine SEVGİYİ seçtiğimiz her an MUTLUYUZ! :)

Spiritüel bir yola çıktığınızda veya adına kişisel gelişim ile ilgilenmek diyelim, o yükselen enerji ve getirdiklerini yaşarken uçarız, kaçarız, elimizden hiçbirşey kaçamaz, herşeyi yapabiliriz gibi gelir. Yapabiliriz de! Fakat unutmamamız gereken şey, ego denen şey yok olmaz, o hep oradadır, sadece içsel rehberliğimizi seçtiğimiz an onu duymuyoruz dinlemiyoruz anlamına gelir o kadar. Dolayısıyla kendini beklemeye almış olan ego, bizi boş bulduğu anda saldıracaktır. Bizi savunmasız bulduğu anlar da genellikle kendimizle çalışmayı bıraktığımız, içsel rehberliğimiz ile iletişim kurmayı boşladığımız anlardır. Yani tam da, "wuhuu yarattım oldu, bak bu enerji denen şey çalışıyormuş, istediğim işi / ilişkiyi / parayı yarattım" ve "amannn bugün de yapmayayım şu egzersi nolacak ki" dediğimiz zamanlar.

Hocam Gabby'nin çok güzel bir sözü var: "Kendin üzerinde her zaman çalış; hayatın güzel gidip isteklerin gerçekleşiyorken daha da çok çalış!"

:)

Peki, EGO bunu nasıl yapıyor? 

- İçsel Rehberliği seçmeye başladığınızı gördüğünde, karşı atağa geçmek için en güçlü kozunu oynar EGO, Korku dolu eski hikayeleri öne sürer: "Hmmm bu mutluluk uzun sürmez, bak daha olmadı, ne değişti ki, herşey bu kadar yolunda gidemez" der.

- Ya da Egoyu dinlediğiniz ve bir anda işler negatife dönmeye başladığında, suçlu hissettirerek vurmaya çalışır: "Yaa bak ne güzel iyi gidiyordu herşey biraz ihmal ettin bak başa döndün, sen zaten değiştiremezsin" der.

- Bazen Reddetme kozunu oynar: "Amannn yok ya, hayat zor, o kadar da kolay olamazdı yani" der.

- Bir de, Suçluluk hissini bastırmak için başkalarının da zaten mutlu olmadığına veya sahte olduğuna yönelik tezler sunar: "Yok ya şimdi ne yani Ayşe gibi hergün yoga, meditasyon, oradan oraya koştur hayatını yaşamıyor, çok sıkıcı, böyle mi olacaktım yani" veya "Ne şimdi sevgiyi mi seçmeliymişim, affetmeliymişim, anneme kızgınım bir kere affedemem" gibi cümleler kurar.

İşte tam da bu saldırı anlarında oyunu tarafınıza çevirecek 5 basit ve etkili teknikartık sizin yanınızda. O anda seçim yapmanız yeterli Korku yerine SEVGİ!

1) Işıkları açın:

İlk duyduğumda çok şaşırdığım ama bir o kadar da beğendiğim bir yöntem:) 

Elektrik düğmelerinin üstüne veya sağına-soluna küçük hatırlatma notları yapıştırın. Ve ışıkları açarken kendi ışığınızı açtığınızı hatırlatın kendinize. Işıldamaya, sevmeye ve gücünüze izin verin. Hatırlatın kendinize siz EGONUZ değilsiniz!

2) Kahkaha atın:

Evet evet kahkaha atın. Biraz önce okuduklarınıza benzer cümleleri fark ettiğinizde, egonun atağını ciddiye almamak için, gülün! Hatta kendinizi tebrik edin, demek ki nasıl bir değişimin içindeyseniz, korkutmuşsunuz onu. Ciddiye almayın sadece gülün. Fark ettiğiniz anda 1 dakika boyunca kahkaha atın ve izin verin Evren sizin yerinize bu korkunuzu dönüştürsün.

3) Ego hikayesini canlıya alın:

EGO hikayelerde yaşar, geçmiş veya gelecek. Ve o ilüzyonu oynatır sizi korkutup endişelendirecek şekilde. Buraya yeni taşındığım zaman çok yakın bir arkadaşımın beni arayıp aramaması üzerine egom konuşuyordu. Beni unuttuğuna, arkadaşlığımızın zarar göreceğine, bir daha eskisi gibi olmayacağına dair hikayeler. Meditasyon yaptım, olmadı; Kahkahalar attım, olmadı. Sonunda telefonu çevirdim, "Yaa tamam beni unutman için daha o kadar zaman bile geçmedi ama zihnim benimle dalga geçiyor, ben de bari arayıp beni unuttun mu diye sorayım dedim" diye konuştum:) telefonda egoya karşı beraber kahkahalar attık, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi ve özlediğimizi söyleyerek kapattık. Baktınız çok dırdır ediyor ve bunun egonun atağı olduğunu yakaladınız, içtenliğinizle dışa vurun; o anda etkisini kaybedecek. 
Dikkat: Önemli olan, EGO nun oyununu oynamayın! Örneğin yukarıdaki örnekte karşı tarafa mesaj atıp test etmeyin, çünkü karşı taraf testi geçemez;) Onun yerine EGO oyunu olduğunu içinizde fark ettikten sonra bunu ona kanıtlamak için onunla dalga geçin;)

4) Geleceğe Yolculuğu bırakın:

Bir değişimin içindeyken egonun en kolay kozlarından biri de geleceğe dönük korkuları ortaya koymaktır. Unutmayın ego geçmişte ve gelecekte yaşar. Geleceği hayal ederken mutluysanız devam, baktınız gelecek projeksiyonunda korkularınız baskın bunun ego olduğunu hatırlayın; yardım isteyin ve kendinizi ana döndürün. Şu mantrayı tekrarlayın: "Şu anda tam da olmam gereken yerdeyim!"

5) Yardım edin:

Yardımınıza ihtiyacı olan bir arkadaşınızı aramak veya karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaşlıya yardım etmek. Başkalarına sevgi vermek, yardımcı olmak, onlara ışık olmak size içinizdeki ışığı ve sevgiyi hatırlatacak. İçinizdeki ışığı yakarak karanlığın sesi egoyu bastırmaktan daha etkili bir yöntem olabilir mi?

Keyifli, güzel, neşeli hissetmeyi seviyorsunuz değil mi?
O anlarda hayatın daha hizalı, daha rahat aktığını hissediyorsunuz; isteklerinizin gerçekleşmesi ve o istediğiniz hayatı yaşamak müthiş keyif veriyor.

Bir o kadar da, ümitsiz, kızgın, kırgın, keyifsiz, sabırsız hissetmeyi de sevmiyorsanız eğer, buyrun size basit ve etkili 5 teknik. Her zaman her yerde uygulayabileceğiniz ve etrafınızla paylaşabileceğiniz.

Ne düşünüyorsunuz? Daha önceden uyguladığınız tanıdık gelen bir teknik var mı? Veya okurken "işte bu benlik, tamam bunu yapacağım" dediğiniz? Ya da bunların dışında sizin uyguladığınız bir yöntem? Duymayı çok isterim, lütfen aşağıdan paylaşın.

Daha az kork, Daha çok SEV ve Daha fazla İZİN VER❤️

Sat Nam,

Sevil