Şanslı olunur mu, şanslı doğulur mu? 🍀

IMG_8003.JPG

Sana bir itirafım var: Ben çoook şanslıyımmm! :)

Sana bir de haberim var: SEN DE ÇOK ŞANSLISIN! :))

Belki daha önce sen de inanmıştın buna ve o yüzden "Tabii ki şanslıyım" diyorsun ya da "Hadi oradan Sevil şanslı olsam bunlar bunlar böyle mi olurdu" diye aklından geçiyor. Benimle kal, sana şimdi detaylı olarak neden şanslı olduğunu açıklayacağım; çünkü şanslı olmak bir seçim.

Bazısı "şanslı" olduğuna inanarak büyüyor; belki "Aaa senin burcun şanslı burç şekerim" diye duyduğu bir cümleden (komik di mi?), belki de "Sen çok şanslı bir çocuksun" diye arkadaşının söylediklerinden (teşekkür etmeli bu arkadaşa) etkileniyor ve bunu kendi doğrusu yapmaya başlıyor. "Ben şanslıyım". O buna inandıkça, daha cesur kararlar alıyor hayatta, önüne bir engel geldiğinde de "Hmm demek ki daha güzeli gelecek" diyerek devam ediyor, bırakmıyor. Ve o hayata şansını görmek için baktıkça şans onunla oluyor. Şans onunla oldukça "Ben şanslıyım" düşüncesi inanç haline geliyor ve hayat bize yaydığımız frekansları getirdiğine göre bu güzel hikaye aynen devam ediyor.
Peki başlangıç noktamız neydi?
Bu seçimi yapması ve "Ben şanslıyım" diye gezinmeye başlaması.

Yıllar önce alışverişlerimde X bankasının kredi kartını kullanmayı tercih ederdim (kısaca X diyelim:) ) . Başka kredi kartlarım olmasına rağmen X'in çekilişle hediye verdiğini bildiğim için alışverişlerimde "Ben X'i kullanıcam, bana oradan ödül çıkacak biliyorum" derdim:))
Bana ödül çıkacağına inandığım için her ay duyurularını takip ederdim. Bir gün duyurularda en yakın arkadaşımın adını gördüm!!! Uçak Bileti çıkmıştı ona. Hemen müjdeyi verdim:))) Ama içimdeki ses tabii biraz vıdıladı "Bakkk sana çıkmadı, ona çıktı". Şanslı olduğuma inanmayı seçtiğim için hemen enerjimi değiştirdim ve kendime şunu söyledim; "Baksana ne kadar yakınıma çıktı, demek ki yolda, benim hediyem de geliyor".
Bu arada ben yine kart kullandığım alışverişlerimde hep X'i seçmeye devam ettim. Ve 2 ay sonra...
Aynı arkadaşım beni aradı:)
"Tebrik ederim, Televizyon kazanmışsın!!!"
:))) Bu sefer o bana müjdeyi vermişti.
Ne yapalım, ikimiz de Çook şanslıydık :)))
..........

Gelin şimdi biraz bilimselleşelim:
1993 yılında Dünyanın en ünlü deneysel psikologlarından Profesör Richard Wiseman "Şanslı ve Şanssız olmak" konusunu araştırmaya karar veriyor.
Bunun için bir gazeteye verdiği ilanda "kendini şanslı ya da şanssız olarak gören" kişilerin kendisi ile iletişime geçmesini istiyor. 
-Çeşitli yaş aralığında kadın ve erkek (400 kişi) bu araştırmaya katılıyor.
-Birebir görüşmeler, günlük tutmalar, karakter testleri, zeka testleri gibi bir çok aktivetenin sonunda 10 yıllık bilimsel araştırma gösteriyor ki;
kimse şanslı ya da şanssız doğmuyor, "kişilerin düşünceleri ve davranışları" şanslı ya da şanssız hayatlarının sebebi.
Yani şimdiye kadar şanssız olduğunu düşündüysen, şimdi bir seçim yapıp şanslı olan tarafa geçebilirsin:) 
Ya da şanslı olduğuna inandıysan bu şans faktörünü daha da arttırabilirsin;)

Araştırmaya göre "kendini şanslı" olarak tanımlayan grubun 4 ortak alışkanlığı var: 

1- Şanslı insanlar "Fırsatları Daha İyi Görüyor"
Araştırma sırasında Wiseman, kendini şanslı olarak tanımlayan ve şanssız olarak tanımlayan kişilere bir gazete sayfası veriyor ve onlardan kaç paragraf olduğunu saymalarını istiyor. Şanssız olanlar (yani kendilerinin şanssız olduğunu düşünenler) tek tek saymaya başlayıp ortalama 2 dakikada bitirirken, şanslı olanlar bu işte bir püf noktası olacağını düşünüp dikkatli bakıyor ve gazetenin içindeki "Saymayı bırak, bu gazetede 43 paragraf var" yazısını görüyor:)) 

2- Şanslı insanlar "Sezgilerini Dinliyor"
Yine araştırmanın gösterdiğine göre şanslı insanlar daha çok anda kalıp daha çok iç seslerini dinliyor ve bu sayede çok daha doğru karar veriyorlar. Wiseman bunu "anda kalmanın faydaları" olarak tanımlıyor. Şanslı insanlar bilinçli olarak sezgilerini dinleme yetenekleri arttırmak üzerine daha çok çalışıyorlar. Nasıl mı? Tabii ki meditasyon gibi aktivitelerle;) 

3- Şanslı insanlar "Şanslı Bir Gelecek Bekliyor"
Şaşırmadın değil mi?
Evet şanslı insanlar çok daha optimistler ve bu pozitif yaklaşım onların daha kararlı olmalarını sağlıyor. Pozitif yaklaşımları sebebiyle hem başkaları ile iletişimleri çok daha iyi ilerliyor hem de zorluklarla karşılaştıklarında çok daha kararlı ilerliyorlar. Ne de olsa güzel şeylerle karşılaşmayı bekliyorlar;) 

4- Şanslı insanlar "Kötü Durumların İçindeki İyiyi Görüyor"
Wiseman yine araştırması sırasında "şanslı" olduğunu söyleyen kişilerin dışarıdaki faktörlere göre enerjilerinin sürekli değişmediğini söylüyor. Böylece karalar bağlayıp üzülüp daha çok olumsuzluğu hayata davet etmek yerine, durumun kontrolünü ele alıyorlar ve hayatın önlerine getirdiği sorunlarla çok daha iyi başa çıkıyorlar.

İlk başta sorduğum soruya gelirsek; şanslı olunur mu şanslı doğulur mu? 
İkisi de EVET! 
EVET hepimiz şanslı insan olma özelliği ile doğuyoruz!
EVET hepimiz şu anda "ŞANSLI OLMAYI SEÇİP ÖĞRENEBİLİRİZ"!

Seçiyor musun şanslı olmayı? Ya da daha önceden seçmiş miydin? Kendine önceden şanslı dediysen yukarıdaki özelliklerin hangilerini kendinde görüyorsun? Bugün "şanslı" olmaya karar verdiysen, yukarıdaki alışkanlıkların hangilerini hayatına dahil ederek başlıyorsun? Düşüncelerini lütfen benimle buradan paylaş.

Bu mesaja ihtiyacı olduğunu düşündüğün arkadaşlarınla bülteni aşağıdaki sosyal medya paylaşım butonları aracılığı ile paylaşıp onların da ŞANSLI olmalarına yardım edebilirsin:)

xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

xoxo
 

Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü

 

Asla Pes Etme, Yola Devam Et

Bir merdivenin başında durduğunuzu hayal edin. Merdivenin sonunda sizi şu anda en çok istediğiniz şey bekliyor. Adım atmaya başlıyorsunuz, ilk adımlarınızda hala ilk noktadan çok uzaklaşmadınız ve hayaliniz uzak görünüyor. Fakat ilerlemeye başladıkça bunun olabileceğine daha da çok inanıyorsunuz. Son basamaklara doğru geldiğinizde yorulsanız da kendinizi zorlayarak hedefinize ulaşıyorsunuz.

Peki bu işleyiş niye bütün hedeflerinizde çalışmıyor?
Çünkü gerçek hayatta örnekteki gibi merdivenin son basamağının nerede olduğunu ve sonucun orada durduğunu göremiyoruz. Güzel haber; GÖREMESENİZ DE O ORADA. İstediğiniz şey ne ise ilişki, iş, sevgi dolu hissetmek, topluluk önünde konuşabilmek, özgüven… Elde etmek istediğiniz her ne ise, o orada hazır ve sizi bekliyor.
Çok seviyoruz “ama olmuyor” diye söylemeyi, halbuki şu ana kadar olmamış olması, gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. Sadece "şu ana kadar" gerçekleşmediğini gösteriyor.
Örneğe geri dönelim, adım atmaya başladığımızı, son basamağı göremediğimizi ve arada bir yerde kaldığımızı düşünelim. Evet henüz hedefimize varmadık fakat fark etmemiz gereken ilk şey ilk başlangıç noktasında da değiliz. Hatırlamamız gereken İstediğimiz Herşeyi Yaratabiliriz, yeterki o yolda ilerlemeye ve üzerimize düşenleri yapmaya devam edelim. Sürekli yüzünüz geride bıraktığınız noktaya bakarak ilerlemeye çalıştığınızı düşünün, çok zor çıkarsınız değil mi basamakları… Hatta bir noktada “olmuyor” diyerek geriye dönme ihtimaliniz yükselir. Güvenli, bildiğiniz ve tanıdığınız "eski" bıraktığınız noktaya...
Tavuk Suyuna Çorba kitap serilerini okumuş muydunuz? Hayal ettiğimiz herşeyi gerçekleştirebileceğimizi söyleyen 90 milyondan fazla okuyucuyla buluşan muhteşem bir seri. Peki yazarları Canfield veHansen' in ilk kitabın basılması için uğraşırken 146 yayınevinden ret aldıklarını biliyor muydunuz?

146!

Jack Canfield'e "nasıl pes etmediği" sorulduğunda, verdiği cevap:
“O an düşündüğüm, Amerika'da 4000 yayınevi var, şimdiye kadar ok almamış olmak birşey ifade etmez diye düşündüm. 'Bu kitabı basmak isteyecek bir editör var, sadece demek ki bu yayınevlerinde çalışmıyormuş' dedim" diye cevap veriyor.

146!

Peki siz de hazır mısınız ne olursa olsun devam etmeye? Korku ile konuşan ses size “Olmuyor", "Acaba olacak mı?” dediğinde onu dinlememek yerine sizi heyecanlandıran, içinizin kıpır kıpır olması yoluyla sizinle konuşan içsel rehberinizi dinleyecek misiniz?
İtiraf edin henüz 146 kişi tarafından reddedilmediniz, 146 işyeri tarafından ret almadınız. Pes edip sonra da Evren size bunu vermiyormuş gibi düşünmeyeceksiniz değil mi?
İhtiyacınız olan, o basamakları çıkarken korku dolu ses konuştuğu zamanlarda motivasyonunuzun o sesten daha kuvvetli olması ve yürümeye devam etmek. 
Pes etmedikleri için bugün hayatlarımıza dokunabilen 5 kişiyi ve neden sizin de pes etmemeniz gerektiğini anlattığım videoyu izlemek için videoya tıklayın.

İnanarak basamakları çıkmaya devam ettiğiniz bir hafta olsun

Daha az kork, Daha çok SEV ve Daha fazla İZİN VER❤️

Sat Nam,

Sevil

"Adım atamıyorum" diyorsan, gerçekle yüzleşme zamanı 📢

IMG_2204.JPG

Neden adım atmak bu kadar zor?
Seçim yapmak?
Karar vermek?

Belki küçükken birşeyi çok istedin ama gerçekleştiğinde umduğun gibi gitmedi ve büyük bir hayalkırıklığı yaşadın?
Belki de en son verdiğin karar sebebiyle çok eleştirildin; utandın, özgüvenin zarar gördü.
Belki de daha önceki bir seçiminin ardından birileri üzüldü ve sen kendini suçladın...

Yani ne sebeple olursa olsun, o seçimi yapmak o sorumluluğu almaktan kaçmak istiyorsun. Hata yaptığını düşünüp üzülmektense, "En güzeli bırakayım herşeyi olduğu gibi" diye düşünüp adım atmıyorsun.

Ego'nun konuştuğu mantık basit "Adım atarsan risk var; üzülebilirsin, yapma. Aynen bırak, olduğu gibi kalsın. Sorumluluk da almamış olursun!"

Peki bu gerçekten böyle mi?
Sen hata yapmaktan korkup adım atmazken, aslında ne yapmış oluyorsun?
Gerçekten seçim yapmamış, adım atmamış mı oluyorsun?
Yoksa bu kocaman bir ilüzyon mu???

Seçim yapmamak da seçim yapmaktır!
Karar vermemek de karar vermektir!
Adım atmamak da adım atmaktır!

Sen ileriye doğru adım atmadığında, yine bir adım atıyorsun; belki olduğun yerde, belki de geriye doğru ama atıyorsun! Çünkü her saniye, her an enerjinle bu Dünyadasın ve enerjin ya hedeflerine doğru ya da hedeflerinden uzaklaşma yönüne doğru akmaya devam ediyor. 

Adım atmadığını sandığın anda aslında yaptığın; hayallerine doğru adım atmamak, istemediğin şeylere doğru adım atmaya devam etmek.
Karar vermediğini sandığın anda aslında yaptığın; o şeyi deneme cesaretini göstermeyip, istemediğin şeyi yapmaya devam etmek.
Seçim yapmadığını sandığın anda aslında yaptığın şey; istediğini seçmezken, istemediğini seçmek.

Bir araba çalışır durumdaysa olabilecek 3 şey var:
İleriye gidebilir, geriye gidebilir, aynı yerde çalışmaya devam edebilir.
Ve bu 3 durum da bir seçimdir! Bundan kaçış yok:) 

Anlıyorum bütün korkularını... Bilinmezlik korkutuyor...
Ama bildiklerin seni mutlu ediyor mu?
Mevcuttaki şeyler seni tatmin ediyor mu?
Aynı yerde arabanın çalışıp durmasını seçmek sana kendini daha iyi hissettiriyor mu?

Araba durmak için yaratılmadı.
O içindeki benzin, o muhteşem özellikler, o aküyü olduğu yerde çalışarak tüketsin diye değil.
Arabanın amacı "olduğu yerde durmak" değil!
Senin amacın "aynı yerde kalmak" değil!
Büyümek ve ilerlemek sana "yaşadığını" hissettiriyor!

Bugün SEN olmayı seç!
Bugün olmak için geldiğin kişi olmayı seç ve ileriye doğru bir adım at! 
Beğenmezsen, yolunu değiştirirsin. Başka bir yola gidersin. Oradan da başka bir yola.
Hata yapamazsın.

Durduğun anlarda, "durmayı seçtiğini" bil!
Bu sorumluluğu senin yerine kimse almayacak, çünkü bunu sen istedin:) En içteki arzumuz özgür olmak! Ve o kadar özgürsün ki, aynı yerde kalmayı da seçebilirsin.

Adım atmamak da adım atmaktır. 
Sen bugün hangisini yapacaksın?
Adım atmadığını zannedip olduğun yerdeki yani mevcut durumundaki şeylere mi adım atacaksın?
Yoksa isteklerine, hayallerine, seni heyecanlandıran şeylere doğru mu adım atacaksın?

Düşüncelerini ve ne tarafa doğru adım attığını lütfen benimle aşağıdan paylaşmayı unutma.

Adım atmakta zorlanan ve bu bültenin yardımcı olacağını düşündüğün arkadaşlarınla emaili aşağıdaki sosyal medya paylaşım butonları aracılığı ile paylaşıp onların da ileriye doğru adım atmalarını sağlayabilirsin:)

 

xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

xoxo
 

Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü

Yönetmen sensin! Filmi sevmediysen senaryoyu değiştir 🎥

IMG_6124.JPG

Tekrar tekrar izlediğin filmler var mı?
Peki kaç kere izledin? 5? 10? 20?

Hangi filmleri tekrar tekrar izlersin; sana iyi hissettirenleri öyle değil mi? Mesela ben The Notebook / Not Defteri filmini en az 10 kere izlemişimdir:) Neden? 
Çünkü bana "aşk" enerjisi verirdi; "umut" enerjisine girmemi sağlardı ve tabii ki kız kıza oturup o filmi izlemek "eğlence" enerjisini de yanında getiriyordu.
..............

Yaklaşık 5-6 yaşlarındayken çok ağır hastalandım. Hayal meyal hatırladığım, ailemin beni Ankara'da birçok doktora götürdüğüydü, ama sorunu bulup çözen olamamıştı. Ta ki tontoş bir doktor amca bana bir ilaç verip, midemi sakinleştirene kadar.
Sorunum şiddetli mide ağrısıydı. 
Sebebi; 4 kutu çikolata yemekti!!! :) Evet abartmıyorum, annemin sakladığı yerden bulup 4 koca kutuyu yemiştim.

Son 6 aydır eve Nutella sokmuyorum, son 1 aydır da çikolata. Yaş 35. Ve ben ne zaman çikolata yesem iyi gelmediğini bilsem bile kendimi durduramıyordum. Yedikten sonra bedenimin iyi hissetmediğini anladığımda da bir suçluluk hissi duyuyordum. 

Aynı hikayeyi, aynı filmi izleyip durmaya devam ediyordum:
-Sevil çikolata yer
-Midesi ağrır
-Sevil suçluluk hisseder

Bu hikayeyi izlememeyi seçtiğimde bu döngüyü kırabildim. 
Bu hikayeden daha iyisini hak ettiğimi kendime söylediğimde!
Bu hikaye yerine daha güzelini yazmaya karar verdiğimde!

-Sevil sağlıklı olmayı seçmiştir; ona iyi gelen şeylerle beslenir.
-Bedeni mutlu, o mutlu
-Hayatını çok daha eğlenceli ve dolu dolu yaşıyor

Birçok kişi aslında ne yapması ya da yapmaması gerektiğini biliyor! 
Ve bunu yapmadıkça ya da yaptıkça kendini suçlu hissetmeye / kendine kızgın olmaya da devam ediyor.

Peki bana söyleyebilir misin; sevdiğimiz şeylerden bile bir süre sonra sıkılırken, daha farklısını aramaya başlarken, sevmediğimiz, bize iyi gelmeyen şeylerde ısrarın Ego'dan başka kime faydası var?

Hayatının bir sürü filmin birleşiminden oluştuğunu düşün.
Farklı farklı başlıklarla.
Ve daha orada henüz senaryosu yazılmamış bir sürü boş film projesi de var. 
Seni bekliyor yazılmak için.
Her sabah "KİM OLMAK İSTEDİĞİNE" yeniden karar verme özgürlüğün var:
-Sevgi dolu bir sevgili
-Zengin
-Başarılı
-Sağlıklı
-Enerjik
-Ünlü
-Mutlu SEN ........

Önünde 2 seçenek:
1- Geçmiş DVD leri oynatmak (Ne olacağını biliyorsun sonunda)
2- Filmin başlığını belirleyip senaryoyu şekillendirmek

Hayat aynı filmi, hele de sıkıcı, -sonunda acı-üzüntü-hayalkırıklığı olan filmi- tekrar tekrar izlemekle vakit kaybedilmeyecek kadar değerli! 
Sen değerlisin!

Bugün bir seçim yap! Bugün en büyük gücün, ne bilgi birikimin, ne zenginliğin, ne de şartların; ŞU ANIN! Çünkü ŞU AN içerisinde ne yapmayı seçtiğin ve ne yapmaya devam edeceğin senin geleceğini belirleyecek. 
 
Zevkle izlemek isteyeceğin filmin senaryosunu yazma zamanı!
Bugün KİM OLMAYI seçiyorsun? Bunun için bugün neyi farklı yapmaya karar verdin? Düşüncelerini lütfen benimle aşağıdan paylaşmayı unutma.


Yeni filmler yazmak isteyeceğini düşündüğün arkadaşlarınla bu bülteni aşağıdaki sosyal medya paylaşım butonları aracılığı ile paylaşıp onların da mutlu hikayeler yazmalarına yardım edebilirsin:)

 

xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

xoxo
 

Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü

Bir daha birisi seni eleştirdiğinde bu 2 şeyi yap 👉

IMG_8298.JPG

Bu hafta seninle çok önemli olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında konuşmak istiyorum; eleştiri!

Eleştiri artık bir virüs gibi. Bağışıklığın varsa, o sırada güçlüysen bazen işletim sistemin hemen yakalayıp etkisiz hale getiriyor, fakat eğer o an hazırlıklı değilsen, seni etkisi altına alıyor: Enerjini düşürüyor, kendinden şüphe etmene sebep oluyor ve kesinlikle özgüvenine zarar veriyor. 

Ve bu öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki; her yerde! Aile, ikili ilişki, iş yeri, sosyal medya!
-Paylaştığın resmin / paylaşımın altına gelen yorumlar
-"Senin iyiliğin için ....." maskesi altında, senin cesaretli adımına gelen korku dolu tavsiyeler
- Spor programında pozisyon değerlendirir gibi "Böyle yapmasaydın" ya da "Böyle yapsaydın"lar
-O konuda hiçbir bilgisi, tecrübesi ya da birikimi olmadan, senin yaptıklarının 10'da 1'ini yapmadan; yaptıklarını yetersiz görenler
-Fiziksel / Duygusal olarak sana kendini yetersiz hissettiren cümleler
............
İşin garip yanı, eleştiren kişi buna hakkı olduğunu, hatta bazen de geri bildirim adı altında bunu yaptığını söyleyebiliyor öyle değil mi? :))) Önce farklı durumları birbirinden ayıralım; eğer ki sen bir kişinin fikrini sorduysan ve o seninle düşüncelerini paylaştıysa bu başka bir başlık. Hatta o noktada da, eğer duydukların hoşuna gitmiyorsa unutma; onlar onun düşünceleri, "gerçek"ler değil;)

Gelelim, birisi hiç yoktan ortaya çıkıp seni eleştirdiğinde, senin hevesini kırdığında, senin enerjini düşürdüğünde ne yapacaksın?

1- Birisi sana saçma sapan davranıyorsa bu onunla ilgilidir, seninle değil. Mutlu insan başkalarını aşağıya çekmek istemez.

Dikkatli bak! Ortalıkta sürekli her yapılana bir kalıp bulan, birçok kişinin "ne kadar güzel" dediğine, Dünya'nın en anlamsız ve kırıcı yorumlarını yapanlar; gerçekte sadece kendi iç dünyalarını dışarıya yansıtıyorlar. Kendi eksiklik, yetersizlik, utanma, kendini ufak hissetme duygularıyla yüzleşip, onu iyileştiremedikleri için; o duygulardan kaçmak istiyorlar. Peki bunu en güzel nasıl yapacaklarını düşünüyorlar? Tabii ki eleştirerek. Böylece kendine anlık bir rahatlama sağlıyor; seni aşağıya indirerek kendini yukarıda hissediyor; sahte bir ağrı kesici gibi. Onların duygusal ağrı kesicisi oluyorsun yani :) Fakat tabii bu hastalığı iyileştirmiyor. İçlerindeki o hırçınlık, kızgınlık, öfke (eksik, yetersiz, utanmış hissetmekten gelen) hala orada. Hatta daha sonra farkında olmadıkları bir suçluluk hissi de içeride onları rahatsız ediyor. Çünkü sana saldırırken aslında kendilerine de saldırıyorlar. Böylece kendini sevmeme, yetersiz hissetme hissi gittikçe büyümeye devam ediyor.
Sonuç; eleştirmek hem onlara kendilerini daha da kötü hissettiriyor, hem de eğer sen onun eleştirilerin aslında onlarla ilgili olduğunu hatırlamazsan, seni de aşağıya çekiyor.

Bundan sonra birisi seni eleştirmeye kalktığında, kendine şunu hatırlat:Bu onunla ilgili benimle değil. Bu onun mutsuzluğunu dışarı yansıtma şekli. Mutlu insan karşısındakini daha da mutlu etmeye çalışır.

Not: Bu madddeyi sen de bir başkasını eleştirdiğini fark ettiğin anda kendini durdurmak için de kullan. "Neden şu anda onu eleştirmek istiyorum? Kendimi nerelerde eksik hissediyorum da bunu yapma ihtiyacı duyuyorum?" 

2- Başkasına ilgi / sevgi ver

Eleştirildiğimiz anda karşı tarafa atak yapmak isteriz.
-Bana nasıl öyle söyler!
-Ona kim olduğumu göstericem!
-O yanlış ben doğruyum, anlayacak!
........

Çünkü eleştirildiğimiz anda kendimizi kötü hissederiz; hayal kırıklığı, acı, sevgisizlik.... Ve ilk refleksimiz karşı tarafa saldırmak olur ki bu bizi yine negatif enerji frekansında tutmaya devam eder; ya da kendimizi o negatifliğin içinde kurban olarak hissedip başkalarına dert yanıp yine düşük frekansta kalmaya devam ederiz.

Bu negatif döngüden çıkmanın en güzel yolu; senin o anda ihtiyacın olan şeyi (sevgi, ilgi, destek...) etrafındakilere vermen. Böylece güzel ve yüksek frekanslı bir enerjide olmayı seçtiğin için yaptıkların seni yukarı çıkaracak. Evet, Çekim Yasasını kullanma zamanı! :) O negatif döngüden çıkıp enerjini ve frekansını değiştir; böylece yaşadıkların değişsin! Unutma:

1- Birisi seni eleştiriyorsa bu senin değil, onun bir problemi olduğunu gösterir
2- Sevgi ver, ilgi ver, destek ver ve kendi enerjini yükselt

Sonrası ise Evren'in işi: Değişen enerjine uygun olan durumları sana getirmek!

Bazen Koray sosyal medyadaki tuhaf bir yorumu görüyor, ya da bazen danışanlarım soruyor; "Sevil, ne yaptın sinirlendin mi? Ne yazdın?"
Tabii ki ilk okuduğum anda canım sıkılıyor. Hatta eskiden ilk maddeyi henüz tam anlamadığım zamanlarda bu can sıkıntım daha da uzun sürüyordu. Fakat artık, o ilk andaki hislerden sonra önce bunun karşı tarafın kendi problemlerinden ve acısından geldiğini hatırlıyorum (hatta onlar için üzülüyorum), sonra da hemen o mesajı, yorumu silip en güzel yaptığım şeyi yapıyorum; birilerine yardım ediyorum:) Ve şimdiye kadar hiç şaşmadı, bunu yaptığım her sefer; ardından çok çok güzel gelişmeler yaşadım! Harika haberler, yeni danışanlar, muhteşem referans yazıları ya da teşekkür emailleri.

Böylece artık "eleştirilmeye" karşı bağışıklısın! :) Düşüncelerini ve bu 2 adımı kullandıktan sonra neler yaşadığını lütfen benimle paylaşmayı unutma.

Bu 2 maddenin yardımcı olacağını düşündüğün arkadaşlarınla bu bülteni aşağıdaki sosyal medya paylaşım butonları aracılığı ile paylaşıp onların da bağışıklığının artmasını sağlayabilirsin:)

xoxo

Sevgilerimle,
Sat Nam,
Sevil

Sen değişirsen dünyan değişir

xoxo
 

Canlı Yayınlar, Soru-Cevaplar ve çok daha fazlası için seni de bekliyoruz! 
Yaratım Kulübü